Türk Eğitim – Sen 5 No'lu Şube Başkanı, eğitimci, Gazete365 yazarlarından Enver Demir'in yazısını sizlerle paylaşıyoruz…. 18.MİLLİ EĞİTİM ŞURASI VE İLK FİYASKO Yıl: 1921, Türk Ulusu cihana karşı, Kurtuluş Savaşını veriyor. Herkeste aynı düşünce “Ya istiklal, ya ölüm” Kimsenin aklında Kurtuluş Savaşı dışında hiçbir şey yok. Ulu Önder Mustafa Kemal dışında… O'nun talimatıyla, ilk Milli Eğitim Şurası toplanıyor. Atatürk Kurtuluş Savaşı sonrası kurmayı planladığı Cumhuriyetin eğitim politikalarının şekillenmesini istiyor, o yüzden Şuraya büyük önem veriyor. O zamanki adıyla “Maarif Kongresine” de bizzat cepheden gelerek, kendisi başkanlık ediyor. Şuranın bitimiyle de, Kurtuluş Savaşımızın verildiği amansız cephelere geri dönüyor. Yıl : 2010, Ulu Önderin 72.ci ölüm yıldönümüne yakın bir tarihte ve kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin Başkentine yakın bir İlçede, 18. Milli Eğitim Şurası toplanıyor. Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı Şurada yok, Başbakanı Şuranın yanından bile geçmiyor. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız yoğun programları nedeniyle, Şurayı bir telgrafla geçiştiriyorlar. Ya, Zatıâlilerinin Kurtuluş Savaşından bile önemli işleri var, ya da artık kimse “Milli” Eğitimin sorunlarını önemsemiyor. A şıkkının olmayacağı malum.. peki ya, B şıkkı… acaba artık kimse bu ülkenin eğitim politikalarını önemsemiyor mu? Devlet Erkanına bunu da pek yakıştıramadığım için ben diyorum ki, olsa olsa, Sayın Başbakan ve Cumhurbaşkanı 18.Milli Eğitim Şurasında neler konuşulacağını, hangi kararların alınacağını biliyorlardı ve katılırlarsa “artık bu kadarı da fazla” diyebilirler diye katılmadılar şuraya. Gerçekten de neler konuşulmadı ki Şurada “Andımız” kaldırılsın diyenler oldu. Resmi törenlere katılım mecbur tutulmasın diyenler… bir tek, Milli Eğitimin “Milli”sini atalım demediler, ama söyledikleri icraata geçse “Milli” zaten gidecek. Bakın, Bu ülkenin “Milli” Eğitim Sistemi içinde yetişmiş koskoca bir Üniversite Öğretim Görevlisi “andımız” kaldırılsın diye, 18.Milli Eğitim Şuasında önerge verdi. Çocuklar “Türküm” demesin diye, “Doğruyum” ” Çalışkanım” da demesin istedi Üniversite Hocası. Önerge tepki alınca üzerinde çok durulmadı ama, alınan tavsiye kararlarından birisi daha da tehlikeliydi. 18.Milli Eğitim Şurasında, Eğitim Ortamları, Kurum Kültürü ve Okul Liderliği Komisyon raporunun 33. Maddesi şu şekildedir. Madde 33: Törenler ve toplantılar, paylaşma, bütünleşme, denetim ve kontrol mekanizmaları olup, okul yönetimleri tarafından, kültürü etkileme, değiştirme ve yeni değerlerin paylaşılması amacıyla, rutin ve zoraki katılıma dayalı etkinlikler olmaktan çıkarılıp, yoğun olarak ortak duygu ve değerlerin paylaşımını sağlayacak şekilde düzenlenmelidir. Son derece ustaca kaleme alınmış ve gerçek niyeti bir okuyuşta anlamanın zor olduğu bu madde, ilgili komisyon tarafından, Şura Genel Kuruluna getirilmiş ve Şura da hiç tartışılmadan geçirilmiştir. Andımızın kaldırılması ile ilgili önerge Şura üyeleri tarafından, Türk Eğitim-Sen in uyarıları ile reddedilirken, bu ihanet maddesinin el altından geçirilmesi son derece önemlidir. Bu madde ne anlama gelmektedir? MEB. bu maddeyi, Şura Kararı olarak kabul eder ve uygulamaya sokarsa; Resmi törenlere öğrencilerin katılımı mecbur olmaktan çıkarılmış olur. Yani pazartesi sabahı okullar açılırken okunan, İstiklal Marşı Törenine katılmak istemeyen öğrenci katılmaz, onlar çıkıp sınıflarına otururlar. İstiklal Marşını okumak isteyenler, törene katılır ve sınıfa öyle çıkar. Toplumu bölünmeden kurtaracak “dahiyane” çözüme bakın. İstiklal Marşını okuyanlar ve okumayanlar. Siyahla beyaz gibi… 18. şurada fiyaskolar say say bitmiyor! İlk kez bu Şura da para mevzuuna girildi. “Öğretmenler ne kadar zam almalı? Maaşları ne kadar olmalı? Devlet özel sektöre eğitimde destek olmalı… “ gibi. Şura, Toplu Görüşme Pazarlık masasına da döndü, özel okulların sponsorluğunda bir panele de… Yok, yok! En iyisi ben yazımın başlığını değiştireyim. 18. MİLLİ EĞİTİM ŞURASINDA, ONLARCA REZALET…