Abdullah Akçay yazdı: Baharı Yaşayabilmek!

Ülke gündemine ilişkin siyasi yazılarıyla dikkatleri üzerine çeken Abdullah Akçay, ‘Baharı Yaşayabilmek!’ başlıklı yazısıyla yine çok konuşulacak.

Abdullah Akçay yazdı: Baharı Yaşayabilmek!

Ülke gündemine ilişkin siyasi yazılarıyla dikkatleri üzerine çeken Abdullah Akçay, ‘Baharı Yaşayabilmek!’ başlıklı yazısıyla yine çok konuşulacak.

Abdullah Akçay yazdı: Baharı Yaşayabilmek!
08 Mart 2016 - 18:03
Reklam

Ülke gündemine ilişkin siyasi yazılarıyla dikkatleri üzerine çeken Saadet Partisi Bahçelievler İlçe Başkanı Abdullah Akçay, ‘Baharı Yaşayabilmek!’ başlıklı bir makale kaleme aldı. Yazısında iç ve dış politikaya değinen Abdullah Akçay’ın, “Bizi yönetenler de çözümün Hz. Peygamber gibi davranıp, Hz. Yusuf gibi, ‘Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok’ demekten geçtiğini bilmeleri gerekir” ifadeleri dikkat çekti.

Abdullah Akçay’ın ‘Baharı Yaşayabilmek!’ başlıklı yazısı…
Baharı Yaşayabilmek!
Her bahar yeniden dirilişi, yeniden silkinişi ve yeni bir şahlanışı müjdeler. Ülkemizde yaşanan bunca iç çekişmeler ile sınırlarımız dışında yaşanan bunca olumsuzluklardan sonra artık huzur barış ve kardeşlik olsun yeniden bahar havası oluşsun istiyoruz. Bunun için;

DIŞ POLİTİKADA
1.Rus uçağının düşürülmesi olayında eninde sonunda zararının bize dokunacağı bilinerek yaşanan kriz daha diplomatik bir dil kullanılarak çözülemez, zarar en aza indirilemez miydi?
Uçak düşürüldüğünde biraz da iç politikaya malzeme yapılarak karşılıklı restleşme yerine uluslararası bağımsız bir komisyon oluşturulup eldeki görüntü bilgi ve belgelerin bu komisyona verilmesi ile eğer biz haklı isek Rusya'nın sessiz kalmasına; yok haksız isek belirli bir tazminat ödenmesi karşılığında bu olayın kapatılıp hem ekonomik yönden bu kadar zarar görmemizin önüne geçilip, hem de siyaseten bizi ABD ve İsrail'in kucağına itenlere karşı bu oyunu boşa çıkaramaz mıydık?
Zararın neresinden dönülürse kardır mantığı ile bunun için gerekli girişimler yapılamaz mı?
2.Suriye'de zamanında kendisine yapılan bütün uyarıları dikkate almayarak ABD'nin sözü ile rejim düşmanı legal ve illegal bütün kurum ve kuruluşları desteklemek yerine, Suriye'de tarafsız kalıp bu gün ara bulucu rolünde aranan devlet olsaydık olmaz mıydı?
Hadi bütün bunlar yaşandı bundan sonra çözümün ABD veya Rusya eliyle değil bölgedeki İslam ülkeleri eliyle olacağını bilerek İran, Türkiye, Suriye ve Mısır bir araya gelip savaşın bitirilip yeniden bölgeye huzur gelmesi ve bundan da başta göçmenler nedeniyle en çok zarar gören bir ülke olarak bizim en az zararla kurtulmamız sağlanamaz mı?

İÇERİDE
1.Çözüm süreci yürütülürken bütün uyarılara rağmen süreç sırasında PKK ve illegal yapıların silahlanmasına göz yumuldu. Süreç bozulunca da ve neticede 600'e yakın Şehid,250 bin kişinin bölgeden göçü yıkılan tarumar edilen binlerce yuva.
Şimdi artık bir an evvel operasyonların bitirilip bölgede İslami hassasiyet ve insanlık onuru öne alınarak bir an önce Devlet Millet kaynaşması sağlanmalıdır. Bu noktadan sonra devletin şefkat elinin bölgeye ulaşması acil ihtiyaçtır.

2.Anayasaya tartışmaları.
Sayın Cumhurbaşkanımızın anayasa kararları üzerindeki tartışmaları kendi deyimiyle ortalığı karıştırmıştır. Anayasa Mahkemesinin kararları eleştirilemez mi?
Elbette eleştirilebilir. Zaten ona kimsenin bir şey dediği yok.
Ama biz: o kararları tanımıyorum veya uymuyorum demenin yanlış olduğunu söylüyoruz. Çünkü yanlışta olsa herkes kanunlara uymak zorundadır. Ha beğenmediğiniz kanun varsa değiştirirsiniz.
 Refah Partisi hakkında Anayasa mahkemesinin kapatma kararını Merhum Erbakan Hocamız ''AYM kararına hatalı bile olsa uyulmalıdır.'' diye değerlendirerek örnek bir Devlet Adamı portresi çizmiştir. Kaldı ki yine Erbakan Hocam Kanun ve Nizamı şu şekilde değerlendirmiştir.
''Kanunlar ve nizamlar ne kadar mükemmel olursa olsun; Onu tatbik edecek insanın içerisine Hak ve Adalet sevgisi girmemişse netice tersine tecelli edecek Adalet yerine adaletsizlik, sosyal adalet yerine sosyal istismar hakim olacaktır.''

3.Cemaat ile yaşanan uzun birliktelikten sonra cemaatin Hükümete elense çekmesi ama karşısındaki gücün ondan daha kuvvetli olması hasabiyle kendi oyunu ile alta düşmesi sonucu, galip olan tarafın artık bundan sonra cemaate karşı atılan her adımdan zevk alması adeta bir paranoyaya dönüştü.
Elbette hatalı olan darbe girişiminde bulunanlar bunun hesabını versinler ama filler çarpışırken de çimler ezilmesin. Başta kendileri dahil hiç kimsenin cemaatin bir terör örgütü olduğuna inanmıyor inanmaz da.
Dolayısıyla özellikle son günlerde yaşanan Rusya krizi ve piyasalardaki ekonomik göstergelerin aşağı doğru ibreyi göstermesi göz ardı edilerek, Türkiye için katma değeri olan yanında 20 binden fazla kişi çalıştıran bir firmanın üst düzey yöneticilerine yapılanlar şu aşamada pek de şık düşmemiştir.
 Neticede tek başına iktidar olan devletin her kademesinde istediği değişikliği yapma gücüne sahip iktidarın, kendi gibi düşünmeyen veya kendine biat etmeyenlere karşı dışarıdan görülen öç alma hesap sorma veya cadı avı yürütmesi yerine;

Hz Peygamber (a.s)ın Mekke'nin fethi sırasında kendinden korkan ve çekinen Mekkeliler için uyguladığı yöntem herkes için en güzel örnek değil midir?
Hz. Peygamber (s.a.v.) kötülük görüp Hicret ettiği Mekke'yi fethetti. Kâbe'de ilk hutbesini okurken, Mekkelilerin şüphelerini de gidermek adına, şöyle buyurdu: "Benim halimle sizin haliniz, Hz. Yusuf'un kardeşlerine dediğinin tıpkısı olacaktır. Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi "Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok."
Bizi yönetenler de çözümün Hz. Peygamber gibi davranıp, Hz. Yusuf gibi "Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok." demekten geçtiğini bilmeleri gerekir.
Bizler kardeş olmak zorunda ülkemizde yeniden bahar havasını estirerek hep beraber bize giydirilmeye çalışılan köleleştirilme ve işbirlikçilik gömleğini yırtmak zorundayız.
Unutmamalıyız ki biz en çok Hudeybiye ile kazandık, biz en çok Mekke'yi kansız fethedip şehrin sakinlerine Yusuf gibi davranınca kazandık.

Yoksa bir yandan 28 Şubat bin yıl sürmedi deyip diğer yandan Cemaat ya da Ak parti eliyle birinin diğerine karşı benzerlerini yaşatması ile ne 28 Şubat zihniyeti biter ne de ülkeye huzur ve barış gelir.
Allah'a emanet olun...

Abdullah Akçay 


YORUMLAR

  • 0 Yorum