Afet altındaki alanlar mı, genel bir dönüşüm mü?

İstanbul’da çözüme giderken; afet altındaki alanlar mı, genel bir dönüşüm mü?

Afet altındaki alanlar mı, genel bir dönüşüm mü?

İstanbul’da çözüme giderken; afet altındaki alanlar mı, genel bir dönüşüm mü?

Afet altındaki alanlar mı, genel bir dönüşüm mü?
30 Mart 2012 - 18:24
Reklam

Gazete365 okuyucularının yakından tanıdığı, tespitleriyle gündem oluşturan mimar Ali Hacıhaliloğlu’nun, son günlerde gündemden düşmeyen deprem ve meclise sunulan yasayla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulunduğu makalesini sizlerle paylaşıyoruz.

İstanbul için herkesin fikrini söylemesi gerektiği bir ortamdayız. Dönüşümle ilgili bir yasa hazırlandı. Okudum, yol göstericilikten daha çok zorlayıcı bir anlayışla hazırlanmış. Olsun hiç yoktan iyidir. Kervan yolda dizilir misali yanlışlar zaman içinde düzeltilebilir.

Fakat, bu yasa hazırlanırken devletin metropol anlamda ne yapacağını da İstanbullu bilmek ister. Dönüşümü veya yenilenmeyi vatandaşın kendisi yapacak. Bu noktada devlet, moloz kira ve harç bağlamında yardım yapabilir deniyor. Bu yardımları yapsa dahi devlet elini taşın altına koymuş sayılmaz.

Bir an için düşünelim ki İstanbul’daki değişim rağbet gördü, vatandaşlarımız yapmaya karar verdi; bina sakinleri binalarını aynı şekilde yıkıp, yapmaya başladılar ve İstanbul on yıl sonra yenilendi. Bu süreçte ne yapılmış oldu; inşaat mühendisliği açısından iş tamam da ya mimarlar açısından? İstanbullu aynen koruyarak binalarını yenilemiş oldu. Sağlam, depreme dayanıklı binalar yapılmış oldu. Fakat çıkmaz sokağımız aynen kaldı, okullardaki yoğunluk aynen kaldı, trafik sorunu devam ediyor, yapılan değişimin doğruluğunu kim nasıl izah eder…

İstanbul için depreme dayanıklı bina ne kadar önemliyse, alt yapıyı ve sosyal donatı alanlarını çözmek de o kadar önemli. Şayet bu süreçte bunlar çözülmeyecekse yapılan, 21. yüzyıla yakışır bir iş olmaz.

Evet, o halde neler yapılmalı, devlet ne yapmalı, vatandaş ne yapmalı. Bu sorunun cevabını ararken, taşları yerli yerine oturtup, çözüm aramamız gerekiyor. Bir kavşak çözülürken, çözümle belediyenin müdürü ilgilenebilir, ilçe genel sorunları belediye başkanının ilgi alanı olacak, büyük şehir belediyesi ilin tamamına hakim olacak, kararları şehrin tamamını ilgilendirecek.

Bakanlığın yapacağı çalışmalar ülkenin tamamını kapsayan, ilgilendiren boyutta ve düşüncede olacağından, tam anlamıyla metropol çözümler olmalıdır.

Esas konumuza dönecek olursak İstanbul’daki sorunlara dikkat çekip, dönüşüm süreci fırsatının değerlendirilmesi ile ilgili görüşlerimi paylaşacağım.

İstanbul’un merkezlerinde yeşil alan sorunu var. İstanbul’un bütün ilçelerinde son dönemde sınıfların artmasına rağmen sınıf yetmezliği sorunu var; Sınıflarımız hala 40-50 kişi civarında. Alt yapı bugünkü yoğunluğu kaldıramaz durumda. İSKİ’nin vidanjörleri 24 saat çalışıyor. Bu sorunları çoğaltmak mümkün; Bütün bunların yanında hepimizin aman dediği sorun trafik sorunu… Bu sorun zaman kaybı, akaryakıt kaybı demek, aynı zamanda.

Bütün bu sorunların ana kaynağı insan yani, kentleşmedeki dengeleyemediğiz yoğunluk. Her sorunun altında insan; öğrenci sayısına göre sınıf yapılamaması, konut sayısına göre kanal yapılmaması, kişi sayısına göre yeşil alanın ayrılanmaması veya ayrılan yeşil alanların zaman içerisinde imara açılması.

İnsan ve araç ayrılmaz ikili gibi araç sayısına göre sirkülasyon alanlarımızın yetersiz olması. Trafiğin sıkışmasını araçlara değil, yol azlığından kaynaklandığını bilerek çözüm üretmek. Bu kadar arabaya başkanlar ne yapsın, diyemeyiz.

İstanbul’daki insanları boşaltamayacağımıza göre, araçları azaltamayacağımıza göre, alt yapı, teknik alt yapı ve sosyal donatı alanlarımızı yeterli seviyede korumamız gerekir. İstanbul’da bugün bu ihtiyaçlara cevap verme yeterliliği ortada.

Bakanlığın önümüzdeki süreçte İstanbul için yapması gereken en önemli hizmet kamulaştırma olmalıdır. İstanbul’u yol ağına döndürüp, bu alanların kamulaştırmasını yapması, yeterince okul alanlarını işaretleyip kamulaştırmasını yapması, yeterince yeşil alanı işaretleyip kamulaştırmasını yapması; Bu kamulaştırmaları yaparken hangi ilçe sınırlarındaysa o ilçe belediyesi, büyükşehir belediyesi ve ilgili bakanlıklarla temasa geçerek, işin parasal boyutunu çözmeli. Gerekirse İstanbul’u kullanan bütün araçlardan kamulaştırmalar bitene kadar belli bir miktarda katkı alınması.

Bakanlık İstanbul’da E-5 e paralel, boydan boya saran yeni yollar ve de bu yolları dik kesen yeterince yollar planlasa ve de bunları kamulaştırsa; Ortaya satranç tahtasındaki çizgilere benzeyen bir yol ağı çıksa, bunun yanında bu alanlara yetecek kadar yukarda saydığımız okul, yeşil alan, otopark ve benzeri alanlar planlanıp, kamulaştırılsa... Bakanlığın işi bu noktada bitmiş sayılacak ve geri kalanlar da rantını kendi içinden çıkartacak şekilde emsal artırımına gidilse, binaları da haliyle özel sektör üslenmiş ve yapmış olacak. Kimseye de kira parası, moloz parası, ruhsat harcı muafiyeti getirmeden herkes parasını ödeyip ruhsatını almış olacak. Devlet kamulaştırmalarını yaparken ilçe belediyeleri de yazılı olacak kanuna göre emsal artırımıyla büyük adalar bazında teklifleri değerlendirip, karara bağlamalıdır.

Bu süreçte riskli binaları tek tek yıkıp, yapmanın önüne mümkün olduğunca geçebilmek için birleşen adalara müteahhidi kurtaracak kadar kat verilir. Kendi yıkıp, yapan masrafları kendi karşılayacağından bu yolu tercih etmeyecektir.

Özet olarak bakanlık kamulaştırma yapacak, özel sektör binaları yapacak. Kamulaştırma derken yukarda bahsettiğimiz ortak alanların kamulaştırılması.

Bu dönüşüm olur ve sonunda İstanbul önümüzdeki yüzyıla hazırlanmış olur. Aksı taktirde bugünkü yolları koruyarak, herkesin kendi binasını yıkıp, yapması demek İstanbul’un bugünkü haliyle yenilenmesi demek olur. Yani evimizin penceresinden baktığımızda aynı kütleleri, aynı çarpık düzeni görürüz, sadece. E-5 e alternatif yollar açılmazsa trafik yoğunluğu aynen devam eder, okullarımızdaki sınıf öğrenci sayısı 60-70’e çıkar.

Kamulaştırma yapmadan kat vererek, emsal artırarak bu işi çözersek, bu tam bir cinayet olur. Ki ne yollarımız yeter, ne okullarımız, ne kanalımız taşır, ne de elektriğimiz. Kısacası İstanbul’da nefes alamaz hale geliriz.

Onun için diyorum ki bakanlık kavşak çözen değil, İstanbul’un tamamını çözen olsun.

Bu karmaşada her belediye kendi imkanlarıyla çözüm arayışı içine girmiş; birileri bunlara dur demeli. İstanbul bir bütün olarak düşünülmeli. Bütünü, bakanlık büyük şehirle organize edip, ilçe belediyeleri o bütünün parçasıyla uğraşmalı. Duyuyoruz, belediyenin biri mahalleyi kat karşılığına çıkartmış emsali 4,5 yaparak biri 400 daire aldığı yere 2000 konut yapıp, ben dönüşüm yaptım diyor. Biri ben bir ada yapıyorum, diğer adayı buraya taşıyıp sonra o adayı yapacağım diyor. Kısacası ben de geri kalmayayım heyecanıyla ve de korkusuyla bir şeyler yapma gayretinde. Hazırlanan yasa bu işe mehlem olacak gibi durmuyor. Yol gösterir tarafı yok. Yapmazsan ağzına biber sürerim mantığı var. Oturup, İstanbul’u düşündüğünde detayda asla hiçbir sorunu çözmüyor. Nasıl ki, halihazırda İstanbul’da mevcut planlara göre yüzde kırka yakın kaçak daire var, alınan ruhsatlara göre uygulamaların yarısı farklı. Nasıl mı, sığınakların daire yapılıp, satılması otoparkların daire yapılıp, satılması gibi… Bu insanlar hak sahibi, onları dairesiz bırakamayız: bu sistemin kurbanları, onlar.

Bu makalemde sanki işler biraz karıştı gibi duruyor ama tek bir mantığı var bu yazımın. Devlet çok ciddi anlamda kamulaştırma yapacak, özel sektör inşa edecek. Üzülerek belirtmeliyim ki hazırlanan yasa bir inşaat mühendisi hassasiyetiyle hazırlanmış. Dönüşüm yasası tamamen mimari hassasiyetler göz önüne alınarak hazırlanmalıydı.

Yasanın isminden de anlaşılacağı gibi: AFET ALTINDAKİ ALANLARLA İLGİ diye başlıyor. Belli ki İstanbul’un tamamı değil de nokta nokta bakılacak, sakat binalar yenilenecek . Yasa, İstanbul’a bir bina ölçeğinde bakarak değerlendirilmiş. Bu toplum hangi mesleğe neyi teslim edeceğini öğrenmediği sürece işimiz daha çok zor olmaya devam edecek.

Böyle önemli bir konunun, meslek olarak kimin alanına girdiği, yasa hazırlanırken patronun kim olacağı iyi düşünülmeliydi. İstanbul’a dönüşüm yapmak gerekirdi, risk altındaki binayı yenilemek değil. İstanbul’a bütün sorunlarını çözen dönüşüm... İnsanın varlığına yakışır bir ortam hazırlamak… Bunların ne olması gerektiğinden bahsetmiştim. İstanbul’a bir plan gerek, sonra uygulama. İmar planı hassasiyetleri mimari uzmanlık alanıdır.

Bakanlık büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyeleriyle ortak çalışıp, İstanbul’daki halihazırlardan olmazsa olmazları plana işaretleyip, yollar ve diğer kamulaştırma alanlarını belirledikten sonra ortaya çıkan plan, artık birbiriyle bütün olarak bağlı plan da ilçe ölçeğinde yapılacak her uygulama aslında bir bütünün parçası olacağından, dönüşüm bitince ilçelerin değil İstanbul’un haliyle Anadolu’nun sorunu çözülmüş olacaktır.

Türkiye’nin geleceği, İstanbul’un geleceğine bağlıdır. Aceleye getirmeden, acele ederek, uzmanlık alanlarından doğru istifade ederek, bu işi çözme temennisiyle... Yazımda akademik bir dilden kaçındım. Sorun ülkemizin sorunu, her kesime hitap etmek için.

Mimar Ali Hacıhaliloğlu