Aydınlar Ocakları 34. Büyük Şurası sonuç bildirisini yayınladı

Aydınlar Ocakları 34. Büyük Şurası Malatya'da gerçekleşti. Şuranın Divan Başkanlığını Prof. Dr. Yümni Sezen, Başkan Yardımcılığını Av. Hidayet Gümüşsoy, Raportörlüğüne Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Erkal yaptı. Üç gün süren şurada açılış konuşmasını Aydınlar Oc

Aydınlar Ocakları 34. Büyük Şurası sonuç bildirisini yayınladı

Aydınlar Ocakları 34. Büyük Şurası Malatya'da gerçekleşti. Şuranın Divan Başkanlığını Prof. Dr. Yümni Sezen, Başkan Yardımcılığını Av. Hidayet Gümüşsoy, Raportörlüğüne Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Erkal yaptı. Üç gün süren şurada açılış konuşmasını Aydınlar Oc

Aydınlar Ocakları 34. Büyük Şurası sonuç bildirisini yayınladı
24 Haziran 2010 - 00:47
Reklam

Aydınlar Ocakları 34. Büyük Şurası Malatya'da gerçekleşti. Şuranın Divan Başkanlığını Prof. Dr. Yümni Sezen, Başkan Yardımcılığını Av. Hidayet Gümüşsoy, Raportörlüğüne Yrd. Doç. Dr. Zekeriya Erkal yaptı. Üç gün süren şurada açılış konuşmasını Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkal yaptı. Toplantıda, İstanbul Avrupa Yakası Aydınlar Ocağı Başkanı Av. Hidayet Gümüşsoy da Aydunlar Ocağı'nın misyonunu ve vizyonunu tanımlayan ve Aydınlar Ocağına karşı yapılan haksız eleştirileri cevaplayan bir konuşma yaptı. 32 Ocağın katıldığı Büyük Şûrâda, “Sosyal yapımız üzerinde çözücü ve ayrıştırıcı, insanlarımızı birbirine ötekileştirici ve soğutucu, bizi milletleşme sürecinden geriye döndürücü, etnik taassubu öne çıkarıcı açılım maceralarının ve yoğun anayasa değişikliği tartışmalarının gündemde olduğu, çok sayıda iş yerinin kapandığı, işsizliğin ve yoksullaşmanın hızla arttığı, cari açığın anormal büyüdüğü, toprak bütünlüğümüzün, üniter yapımızın ve devlet şeklimizin tartışıldığı, terörle mücadelede kararlılığın zedelendiği, terörle bir yerlere varılabildiğinin ortaya çıktığı, kamplaştırmanın arttığı, millî hassasiyetlerimizin bastırılmaya ve yıpratılmaya çalışıldığı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırıldığı, Anayasamızın ve hukuk düzenimizin çiğnendiği karmaşık bir dönemde gerçekleştirilmiştir.” denildi. 34. Büyük Şuraya, katılan 32 Ocağın ortak görüşü, ülkenin içinde bulunduğu ana meseleler üzerindeki tespitleri ve teklifleri 27 maddede sıralandı. 1. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin millî ve üniter yapısına yönelik haince oyunlar plânlayanlar, “demokratikleşme” ve “sivilleşme” adı altında yeni bir Anayasa talep etmektedirler. Anayasa değişikliğinde, geniş mutabakat aranmalı, ülkenin gerçek ihtiyaçlarına ve millî çıkarlarına göre hareket edilmelidir. Anayasada, eşitlik prensibinden vazgeçilemez, hiç kimseye imtiyaz tanınamaz. Türkiye, tanınmaz hale getirilemez. Partilerin ayrı ayrı değil; ancak devletin anayasası olur. 2. Kimlik ile ilgili tartışmalarda öne sürülen “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” ve “Türkiyelilik” kavramları isimsiz ve sıfatsız bir tanımdır. Hiçbir ciddi devlette ne millî kimlik; ne de üst kimlik olabilir. Bu şekildeki bir millî kimlik inkârı, bölücü-ırkçı terörden çok daha tehlikelidir. 3. Hukuk devleti ilkesi korunmalı, hukuki işlemlerde hukukun üstünlüğü esas alınmalı ve evrensel hukuk kurallarına uyulmalı, hukuk siyasallaştırılmamalıdır. 4. Komşularımız ve Türk Dünyası ile kültürel, siyasî ve ekonomik ilişkiler arttırılmalıdır. Özerk Türk bölgeleri ve Türk nüfusun bulunduğu ülkelerde soydaşlarımızın insan hakları, evrensel hukuka uygun olarak savunulmalıdır. TİKA ve benzeri kuruluşlar, hizmet yoğunluğunun önceliğini Türk Dünyasına çevirmeli, Türk Dünyası Bilimler Akademisi kurulmalıdır. 5. Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde tarihi temelleri olan olumsuzluklar çözülmeden tek taraflı bir adım atılmamalı, Karabağ'daki Rus-Ermeni işgali kalkmadan sınır kapısı açılmamalıdır. Türkiye, Avrasya ve Balkanlar için ümit olmaktan çıkarılmamalıdır. Kardeş Azerbaycan Devleti incitilmemeli, “tek millet, iki devlet” prensibi tahrip edilmemelidir. Zürih'de baskı altında imzalanmış olan “protokoller” anlamını yitirdiğinden TBMM'den geri çekilmelidir. 6. Bugüne kadar Ermeniler tarafından katledilen, evlerinden ve yurtlarından sürgün edilen, malları yağmalanan, zorla göçe mecbur bırakılan ve türlü şekillerde mağdur edilen insanlarımızın haklarını aramak üzere; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, BM ve diğer uluslar arası örgütler ile, uluslar arası ve ulusal mahkemelerde davalar açmak ve savunmak üzere, Aydınlar Ocağı bünyesinde hukukçulardan oluşan bir komisyon kurulması teklifi oy birliği ile kabul edilmiştir. 7. Kıbrıs'ta KKTC gerçeği, siyasî ve kültürel bir varlık olarak korunmalı, egemenlik haklarına saygı gösterilmeli, Güney Rum Kesimi ile birleştirilme oyunlarına gelinmemelidir. Türkiye'nin antlaşmalardan doğan haklarından vazgeçilmemelidir. 8. Çoğu Kürtlükle ilgili olmayan siyasal Kürtçülerin, gerçek niyetleri doğru okunmalı, egemenliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü paylaşmaya dönük niyetleri görülmelidir. “Kürt” ile “Kürtçü” ayırımı iyi yapılmalıdır. Yanlış uygulamalarla, biten terör örgütüne itibar kazandırılmamalıdır. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin bu alanda yaptığı kararlı mücadele aynı kararlılıkla desteklenmeli ve terörün mali kaynakları kurutulmalıdır. Sorunun çözüm alanının Irak'ın kuzeyinde olduğu gerçeği unutularak dış baskılarla yanlış adımlar atılmamalıdır. 9. Dış politikada, “sıfır sorun”, “bütün kesimlere aynı mesafe” söylemleri özellikle sınırlarımızın dışında kalan soydaşlarımızın çıkarlarıyla birlikte değerlendirilmelidir. Özellikle Irak ve Kuzeyine dair politikamız, Türkmenlerin millî menfaatleri göz önüne alınarak yeniden oluşturulmalı, Kerkük ve Türkmeneli topraklarının Türkiye'nin güvenlik şeridi içinde olduğu açıkça belirtilmelidir. Irak'ın olmayan toprak bütünlüğü savunulurken, sözde Kuzey Irak yönetimini tanımak ve Erbil'de konsolosluk açmak, malum peşmergeyi Ankara'ya resmen davet etmek büyük bir yanılgı ve çelişkidir. Irak'taki Türkmen gerçeği korunmalıdır. 10. Bulgaristan'da iktidarın, ırkçı ve Türk düşmanı Ataka Partisinin etkisine girdiği görülmektedir. Devlet televizyonunda 10 dakika Türkçe yayın bile çok görülmekte, konunun referanduma götürülmesi planlanmaktadır. Türk azınlığın Türkçe eğitim öğretim hakkı son derece sınırlıdır. Kamu görevlileri arasında Türkler devamlı azalmaktadır. İnsan hakları ihlalleri AB organlarına taşınmalıdır. 11. “Sınırları aşan sular” konusunda ülke çıkarları esas alınmalı, komşu ülkelerle ilişkiler buna göre düzenlenmelidir. 12. Güvenlik konusunda büyük deneyim ve birikime sahip Türk Ordusu göz ardı edilerek oluşturulan Sınır Güvenliğinin Entegrasyonu Projesi ülkemiz gerçekleriyle bağdaşmadığından derhal vaz geçilmelidir. 13. Bazı komşu ülkelerde bulunan arızalı nükleer santraller insanımızın sağlığını büyük ölçüde tehdit etmektedir. Bu santrallerin arızalarının giderilmesi için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. Ayrıca enerji maliyetinin düşürülerek sanayimizin güçlendirilebilmesi için ülkemizde de nükleer santrallerin kurulmasına ihtiyaç duyulmaktadır. 14. Günümüzde Türkiye'de küresel güçlerin oynadığı oyunların daha önce Balkanlar dediğimiz Avrupa Türkiye'sinde yaşandığı unutulmamalıdır. Balkanlarda 19. Yüzyılın başlarından 1912 yılına kadar devam eden soykırımlar sonucunda milyonlarca insanımız hayatını kaybetmiştir. 2012 yılı, Balkanların elimizden çıkmasına da yol açan Balkan Savaşlarının 100. Yılı olacaktır. Bu vesileyle Balkanlarda Türklere karşı gerçekleştirilen ve yüz yıldır devam eden soykırım vahşetinin bütün dünyaya anlatılması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır. 15. Ülkemizin ABD ve AB ile olan ilişkilerinde mütekabiliyet ve ülke çıkarları esas alınmalı, pazarlık gücümüzü arttırıcı kozlar kullanılmalıdır. 16. Vatikan patentli diyalog faaliyetleri, Müslüman'ı devşirme ve uysallaştırma amacını taşımaktadır. Bu yeni bir evangelizmdir. İslâm en mütekâmil ve en son dindir; diğer dinlerden takviyeye ihtiyacı yoktur. Muhafazakârlıktan liberal çizgiye gelen bazı İslâmcılar, bilerek veya bilmeyerek küresel güçlerin oyuncağı olmaktadırlar. 17. Son yıllarda “Dinler Arası Diyalog” adı altında kutsal dinimiz İslâmiyeti özünden saptırmaya yönelik dış odaklı faaliyetler yerli işbirlikçiler eliyle yürütülmektedir. Buna paralel olarak misyonerlik faaliyetleri de büyük hız kazanmıştır. Bu çerçevede bizzat Kültür Bakanlığınca Trabzon'daki Sümela Manastırında ve Ermeniler için büyük önem arzeden Van'daki Akdamar Kilisesinde ayin yapılmasına izin verilmesi de büyük bir gafletin eseridir. Devletin en kısa zamanda misyonerlik faaliyetlerini önleyici tedbirler alması ve bu konuda verilen tavizlerden vazgeçmesi gerekmektedir. 18. Hayali AB üyeliği yolunda aile yapımız ve ahlâki değerlerimizle ters düşen bazı uyum yasaları değiştirilmelidir. Türkiye'nin, henüz AB'ne alınmadan neler kaybettiğini düşünmek durumundayız. Özellikle, 1996'dan beri Gümrük Birliği dolayısıyla dış ticaret kayıplarımız her yıl katlanmaktadır. 19. Küresel ekonomik krizin ülkemizdeki etkileri, geçtiğimiz yıl da devam etmiş; içinde bulunduğumuz yılın başından itibaren görülen görece iyileşme emarelerine rağmen, halkımız, “işsizlik”, “yolsuzluk” ve “yoksulluk”tan kaynaklanan “yozlaşma”dan bir türlü kurtulamamıştır. Konu ele alınırken, küresel iktisadi politikalar ihmal edilmeden ülke gerçekleri göz önünde bulundurulmalı; istihdam odaklı, üretimi esas alan, yatırım ve verimliliği teşvik eden, büyük şirketlerin yanında küçük ve orta ölçekli işletmelerin de ayakta kalmasını sağlayacak yeni bir iktisadi politika benimsenmelidir. 20. Türk tarımını kendi başına bırakmak yerine, üretimi ve kaliteyi arttırıcı destekler sağlanmalı, yanlış tohum politikası terk edilmeli, üretimdeki sınırlamalar kaldırılmalı, önümüzdeki yıllarda tarım alanlarında görülebilecek nüfus boşalmasını önleyici tedbirler alınmalıdır. Bunun da yolu, kişiyi bulunduğu yerde istihdam edebilmek, kendi kendinin istihdamını destekleyebilmek ve gelir yaratıcı faaliyetleri teşvik etmektir. Bu konu “kalkınma ajanslarının” insafına bırakılamayacak kadar önemlidir. 21. İzlenen yanlış tarım politikaları sonucunda, çiftçiler ihtiyaçlarını büyük ölçüde kredi kullanarak karşılamak zorunda bırakılmışlardır. Üretim maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle kredi borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin bir kısmı, topraklarını bankalara devretmek zorunda kalmaktadırlar. Özellikle Trakya'da bir çok çiftçinin toprağı Yunan Bankalarının eline geçmektedir. Bu konuda gereken önlemler bir an önce alınmalıdır. 22. Bankaların kontrolsüz ve sınırsız kredi kartı dağıtımı, işsizlik ve ekonomik sıkıntı içinde bunalan halkımızın sanal gelire dayalı aşırı kredi borçlanmasına yol açmıştır. İntiharlara ve aile içi sorunlara sebep olan kredi kartı kullanımı kontrol altına alınmalı, mağdurları için iyileştirici yeni düzenlemelere gidilmelidir. 23. Şu anda tartışılmakta olan Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısı ile Kamu Hastaneleri Birliği adı altında bir zincir oluşturularak, tıpkı PTT'nin “T”sinde olduğu gibi, sağlık sektörümüz yabancılara devredilmek istenmektedir. Bu sistemde hastaneler ve eczaneler zincirinden oluşan “Çok Uluslu Dev Sağlık Şirketleri”nin hâkimiyeti söz konusudur. Orta ve alt gelir gruplarının sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında büyük katkıları bulunan Kızılay Sağlık Birimlerinin kapatılması da bu projenin bir parçası olarak görülmelidir. Halkımızın sağlığı ile yakından ilgili olan bu projeye son verilmesi için gerekli girişimlerde bulunulmalıdır. 24. Devletin, devlet baba anlayışını terk ederek, sosyal sorumluluklarından uzaklaşıp, vatandaşına müşteri gözüyle bakma yanlışı düzeltilmelidir. 25. Büyük alışveriş merkezleri ve marketler zincirinin yaygınlaşması, tüketimi körüklemekte, küçük esnaf ve sanatkârı, orta sınıfı yok etmektedir. Haksız rekabet yaratan bu durum gözden geçirilerek uygun bir düzenlemeye gidilmelidir. Vasıtalı vergilerin yükü azaltılmalıdır. 26. Türkiye, IMF ve Dünya Bankası desteği olmadan kendi ayakları üzerinde durabilecek güçtedir. İktisat politikalarında bizi dış ipoteklere mahkûm eden ilişkilerden kaçınılmalıdır. 27. Eğitimin her kademesinde millîlik esas alınmalı, millî değerler ile evrensel değerler arasında köprü kurulmalıdır. Eğitim ve öğretim dilinin Türkçe olması, egemenlik haklarımızın bir gereğidir. Hiçbir şekilde bundan taviz verilmemelidir. Yabancı dille eğitim ve öğretim yerine; yabancı dil öğrenimine ağırlık verilmelidir. Akademik ve meslekî lise öğretiminin yanı sıra meslekî eğitime de önem vermeli, böylece sanayimizin ara eleman ihtiyacı karşılanmalıdır. Tüketici insan yerine, dinamik, üretici ve bilgiyi ülkesi yararına kullanabilecek bilinçte insan yetiştirmek hedeflenmelidir. Önemli olan bilgi kazandırmak kadar, o bilginin nerede, nasıl ve kimin için kullanılabileceğini fark ettirebilmektir. Yeni üniversitelerimiz yabancı istihbarat kuruluşlarının serbestçe faaliyet gösterdikleri bir alan olmamalıdır. Aydınlar Ocakları “Türkiye'nin sorunlarını aşarak 21. Yüzyılın lider ülkelerinden biri olabilmesinin tek şartını, özünü kendi tarihinden ve kültüründen alan bir zihniyet değişimi ve dönüşümünde görmektedir. Milletçe bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirebilecek birikime ve güce sahip olduğumuz inancındayız.” ana fikrinde buluştular.