Ellerimle dokunuyorum hayata
Öğretmenim ben...
Bir çocuğun gözlerindeki parıltıyı gördüğüm an başladı her şey. Avlusunda eşsiz güllerin, nar çiçeklerinin, asmaların buram buram koktuğu bir kasaba evinden geldim. Öğrencilerimle sonsuza yayılan anlar yaşadım. Dünyalarına ulaştım, kimi zaman birbirimizin ruhlarına dokunduk. Acı veren birş eydi ama dehşet güzellikteydi.
Klasik Edebiyatın öncülerinden Victor Hugo, Sefiller’de, “Taş iseniz mihenk taşı olunuz, bitki iseniz ilaç olunuz, insan iseniz aşık olunuz” diyordu. Ben gerçeklerin mihenk taşı, toplumsal hastalıkların ilacı, insanların sevgilisi oldum.
Öğretmenim ben…
Yeryüzündeki tüm güzellikler benim ateşimden çaldı. Tuvale vurulan fırçadaki anlam bendim, şairler beni anlattı, müziğe ses verdim, sinema benim hayatımdı. Şiirlerle yıkandım, “aşk ayetleri” sundum insanlara. Yepyeni dünyalar araladım, duvarlar arasında eserler oluşturdum. Sabrın zaferiydi bu...
Sabrın zaferiydi. İlk insanla başlayan bir hikaye bu. Atina sokaklarında halkıyla yaptığı konuşmalarla gerçeği yakalamaya çalışan Sokrates’im ben.
“İnsan kılığındaki kutsal soy”u ve doğayı yeniden yorumlayan rönesansla, bilim ve düşünceyi birleştiren Descartes’im.
“Doğadaki herşey akar” diyerek hayattaki devinimi yakalayan Platon’um.
Öğretmenim ben…
Gerçeğin izinde bir hayat benimkisi... Kimi zaman bir bakışla, bir gülümsemeyle patladı narçiçekleri, fırladı kalbim yerinden, sonsuz zamanlar yaşadım. Kimi zaman küçük bir gerçeğin peşinden koştum, duvarlara çarptım. Duvarlar sertti, soğuktu. Yalnız kaldım. Umudumu yitirmedim.
Yaşamın renklerinin peşindeyim, hayatın kokularını hissediyorum. Ellerimle dokunuyorum hayata, anlar şölene dönüşüyor.
Öğretmenim ben…
Richard Bach’ın eşsiz tattaki “Martı”da anlattığı sınırların ötesine geçmek isteyen idealler peşindeki ‘Martı’yım.
Gerçeğe kanat açmış Simurgum ben... Işığın izindeki Zerdüşt’üm.
Öğretmenim ben…
Küçük aşkların, bozuk paraların, anlamsız ölümlerin ülkesinde kelimelere anlam yüklüyorum, yaşama kültürel tat katıyorum. Gerçeği yedi kat yerin dibinden dişlerimle, tırnağımla kazıyarak çıkarıyorum.
Varsın birileri kirletsin hayatı, omuzlara basarak yücelsin, magazin gündemi sara dursun... Ben içimde patlayacak kadar bir gücü taşıyorum. Cesaret milyon dolarken, korkusuzluğumu eşsiz ve çarpıcı bir güle dönüştürdüm ve onu hep yakamda taşıyacağım.
Ben öğretmenim ve çok şanslıyım...
Her öğrencimin Michelangelo, Richard Wagner, Mozart, Edison, Spinoza olabileceğini biliyorum.
Doktorlar can kurtarır, ben bir insanın her gün yeniden doğuşunu görürüm. Heykeltraşlar özenle taşları yontarak heykeller yaparlar, ben insana anlam, güzellik ve kişilik katarım. Antrenör çeşitli yöntemlerle takımını zafere götürmek için çalışır, ben insanlara başarı, mutluluk ve güzellikler veririm.
Öğretmenim ben…
Duvarların, kinin ve afarozun kol gezdiği bu lanet çemberinde bir türkü tutturdum.
Bir türkü tutturdum söyler misin benimle?..
Serhat SEVER