En iyi makale ödülü

En iyi makale dalında ödüle layık görülen Bayram Kırtaş'ın ödülünü Mustafa Aydın verdi.

En iyi makale ödülü

En iyi makale dalında ödüle layık görülen Bayram Kırtaş'ın ödülünü Mustafa Aydın verdi.

En iyi makale ödülü
01 Nisan 2013 - 14:39
Reklam

Yerel Basın Birliği Derneği’nin duzenlediği “Turkiye Yerel Basın Oscar Ödulleri" yarışmasında en iyi makale dalında Gazete365'in imtiyaz sahabi Bayram Kırtaş'ın "Birbirimize hep mi yaban kalacağız" başlıklı makalesi ödule layık göruldu.
İstanbul Aydın Üniversitesi'nde duzenlenen ödul töreninde Bayram Kırtaş'ın ödulunu İstanbul Aydın Üniversitesi Mutevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın verdi.



Birbirimize hep mi yaban kalacağız?

Yıllar öncesinde İstanbul çok kuçuktu… İstanbul’a gelen göç de sınırlıydı…

Şehir, kendine geleni zaman içinde sahipleniyordu. İstanbullulaşma bir nesil sonra gerçekleşiyordu.

Şimdi hem İstanbul çok buyudu, dev bir metropol oldu… Hem İstanbul’a göçun haddi hududu kalmadı.

Sonuçta İstanbul’da akıllara ziyan sosyal bir karmaşa oluştu… Artık “İstanbul’un neresindensin?" sorusu anlamsızlaştı.

Bugunku acı gerçek şudur. İstanbul’da % 90 insanlar İstanbul’un nerelisi olduğunu değil İstanbul’a geldiği memleketini söylemektedir.

Çunku bu kimseler İstanbul’da iskân etse de ne bulunduğu mahallenin, ne bulunduğu ilçenin ne de bulunduğu ilin özelliğini kendinde görmemektedir.

Dolayısıyla İstanbul’a göç etmiş insanlar İstanbul’da gurbet hayatı yaşıyor.

İstanbul’da gurbeti yaşayanlar, oturduğu apartmanda, sokakta, mahallede hatta ilçesinde yabandır. Böyle yaşamaktadır. İstanbullu olma mucadelesi vermek bir yana ister istemez hemşericiliğe sığınmaktadır.
Gerek toplu taşıma araçlarında gerek buyuk AVM’lerde gerek diğer mekânlarda kimse kimseyi tanımamakta, herkes birbirini “birisi" olarak değerlendirmektedir.

Bu durumda da insanlar hem kendilerini guvensiz ve yalnız hissetmekte hem birbirine el gibi yaban gibi bakmaktadır.

Birbirimizle kaynaşma ve dayanışmaya en muhtaç olduğumuz şu zamanlarda İstanbul’a gelenlerin, İstanbul’da yaşayanların bu aidiyet duygusunu kazanmaları için yerel yönetimlerin diğer konulardan daha çok bu konuda akıl yurutmesi gerekir.
“Biz İstanbulluyuz" diye bir slogan patlatılmıştı geçtiğimiz yıllarda…

Kimin hangi uçuk politik aklıydı kim bilir…

Ama öyle billboardlarda birkaç unlu ismin resmini koyup “Biz İstanbulluyuz" sloganı yazmakla İstanbulluluk ruhu oluşturulamaz.
Ne mi yapılması lazım?

İstanbullu vatandaşların kendilerini bulundukları yerde gurbette bir vatandaş gibi hissetmesini değil, orada yaşayan vatandaş duygusu kazanmasını sağlamak lazım.

Yerel yöneticilerin, rutin hizmetlerin yanı sıra halkı yerel yaşamaya yönlendirecek etkinlikler ve programlar yapmaya kafa yorması lazımdır.

Kim ne derse desin, ne dersek diyelim…

Diğer icraatlarında nasıl bir eleştiri yaparsak yapalım AK Parti iktidarı, özellikle yerel yönetim ve yerinde yönetim konusunda devrim niteliğinde kararlar almış ve yerel yönetim mantığını genel olarak başarmıştır.
Ben Sayın İstanbul Valisi Huseyin Avni Mutlu’yu da, Sayın İstanbul Buyukşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı da ilçe belediye başkanlarını da ve ilçelerimizin belediye başkanlarını da bu anlamda başarılı buluyorum.
Dolayısıyla bu konuya da kafa yorduklarında mutlaka olumlu sonuçlar elde edileceğine inanıyorum.

Kimi İstanbul mahallelerinin Anadolu’daki kimi Buyukşehirler kadar yoğun olduğu göz önune alınarak mahallelerde muhtarlıklar da başta olmak uzere yeniden ve yerinde yönetim anlamında yeni duzenlemeler getirilmelidir diyorum.

Mahallelerde din görevlilerinin ve eğitimcilerden yardım alınmalı diyorum. Eğitim kurumlarında tatil dönemlerinde halkın kaynaşmasına yönelik etkinlikler olabilmelidir diyorum. Mahallelerde, yaşlıları, olgunları, gençleri, bayanları, çocukları birbirleriyle kaynaşmalarını sağlayacak toplantılar, misafirlikler, organizasyonlar yapılmalı diyorum. Örneğin en guzel balkon, en guzel sokak, en guzel cadde ve en guzel mahalle vb. yarışmaları duzenlenmelidir diyorum. Mahalleler arası (sosyal, kulturel, sportif ve çevre) yarışmalarla herkesin kendi mahallesini sahiplenme ruhu sağlanabilir diyorum. Ne bileyim, mahalleleri ve ilçeleri temsil edecek Sivil Toplum Kuruluşlarının kurulmasına ön ayak olunmalı diyorum.

Bu ve benzeri uygulamaların daha kapsamlı ve kurumsal olan şeklini şehrimizin yerel yöneticilerinin yerine getireceğine samimi olarak inanıyorum.

Daha yaşanır bir İstanbul ve İstanbul’a daha kolay hizmet için bu açılımın yerinde olacağına inancımı belirtmek istiyorum.

Bu bağlamda özellikle Gazete 365’in yayın bölgesi olan Bahçelievler, Gungören, Bağcılar ve Bakırköy yetkililerine önemle hatırlatıyorum…

İlk uygulayan siz olun. İlk kazanan siz olun…

Gazete 365 olarak bu konuda biz uzerimize duşene hazırız.

En sona yazmama bakmayın…

En önemlisi de…

Yerel yaşamı anlatmaya başlamanın ilk yolu “yerel gazete" okumak ve okutmaktır.