İstanbul İl Özel İdaresinin Bütçesi Meclis oturumunda Vali Hüseyin Avni Mutlu’nun katılımı ile yaklaşık 3 saat görüşüldü. İstanbul’un en acil çözüm bekleyen ve geniş kitleleri ilgilendiren konuların başında eğitim, sağlık ve diğer sosyal yardımlar olduğunun altını çizen CHP’liler İstanbul İl Özel İdaresi’nin 2011 Yılı Faaliyet Raporuna ret oyu verdi.
CHP’li İl Genel Meclis Üyelerinden Hasan Tapan, Gazete365’i ziyaret ederek, açıklamalarda bulundu. Hasan Tapan, medyanın susturulduğu bugünlerde Gazete365’i yayın politikasına övgüler yağdırdı.
GELİR KAYNAKLARI ARTMALI
Bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmayı Gazete365 ile paylaşan Hasan Tapan: “Üzerinde yaşadığımız kent yaklaşık 3 bin yıllık tarihi ile başta Roma Bizans ve Osmanlı imparatorluğuna payidarlık yapmış, medeniyetlerin buluşma noktasında yer alan; doğal, tarihi ve kültürel yapısı ile bir dünya kenti olma iddiasındadır. Ancak kentin sahip olduğu sınırlı mali kaynaklarla bu iddianın gerçekleşmesi, halkının sorunlarının halledilmesi, beklentilerine cevap vermesi olanaksızdır. Çünkü; var olan sorunlar çözülmediği gibi sürekli artan göçle çözüm daha da imkansız hale gelmektedir. Göç konusunda, devletin makro düzeyde politikalar oluşturulması, bilimsel analiz yapıp, bir bütün olarak ele alınması ve tersine göçün altyapısının bir an önce oluşturulmalıdır. Bununla beraber İl Özel İdarenin gelir kaynaklarının artırılması gerekmektedir. 2011 mali yılı İl Özel İdarenin öz bütçesi 325 milyon TL’dir. İstanbul’a yapılan mahalli yatırımlara İstanbul İl Özel İdaresinin kaynakları % 10-15 olarak tahmin edilmektedir. Oysa İstanbul’un ülke ekonomisine katkısı çok büyüktür. Genel bütçeye % 40, gayrisafi milli hasılaya % 23 katkı sağlanmasına rağmen merkezi bütçede yeteri kadar pay alamamaktadır.”
EĞİTİM, ÖNCELİKLİ SORUN
Hasan Tapan, “İstanbul’un en acil çözüm bekleyen ve geniş kitleleri ilgilendiren konuların başında, eğitim, sağlık, sosyal yardımlar ve deprem riski gelmektedir. İstanbul İl Özel İdarenin bütçesi sektörel olarak paylaşımı % 42,5 eğitim, % 25 sağlık, % 10 sosyal yardım hizmetler, kalan kısmı da spor, kültür, sanayi ve ticaret, afet-acil ve genel idare hizmetlerine ayrılmıştır. İstanbul İl Genel Meclisi ve İstanbul İl Özel İdaresi eğitim sektörünü bir numarada ve öncelikli faaliyet alanı olarak belirlemiştir. Bunun nedeni: İstanbul’un yoğun iç göç alması ve derslik ihtiyacının sürekli artmasıdır. Her yıl okula başlayan öğrenciler için yaklaşık 1.500 dersliğe ihtiyaç vardır. Bunun dışında daha önce kapatılmamış 9-10 bin derslik açığı da mevcuttur. Böyle olunca derslik açığının kapatılabilmesi için sadece İstanbul İl Özel İdaresinin kaynakları yetersiz kalmaktadır. Çözüm için bir taraftan göçün yavaşlatılması, diğer taraftan merkezi hükümetin belediyelerin sürekli katkı vermeleriyle sorun ancak aşılabilir. Diğer bir çözüm, pastanın büyütülmesi gereği vardır, diyen Tapan, “Bunun için önümüzdeki yıllarda İl Özel İdare bütçesi % 30-40 oranında artırılmalıdır. İstanbul bunu çoktan hak ediyor. Çünkü; ülke ekonomisine katkısı çok büyüktür. Türkiye’nin eğitimde gelişmişlik düzeyi Avrupa Birliği ülkelerinin eğitim göstergeleri ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin ortalamanın çok altında olduğu görülmektedir. Bununla birlikte eğitime ayrılan bütçe ve öğrenci başına düşen harcamalar AB ülkelerine göre en alt sıralarda yer aldığı görülmektedir.”
4+4+4 İLE EŞİTSİZLİKLER DAHA DA ARTACAK
Tapan, “28 Şubatın rövanşı olarak kamuoyuna cilalanan kanunla yıllar yılı Neoliberal saldırılar altında kamusal eğitim sisteminin özelleştirilmesinin önü açıldı. Okullaşma oranının önemli ölçüde ve okullardaki eğitim yapısına baktığımız zaman gelirlerin artacağını, küçük yaştaki çocukların sermaye iş gücü olarak çalıştırılmasına neden olacağı görülmektedir. Diğer bir şey, eğitimi tamamen İmam Hatip okullarını, orta seçmeli kuran kursu ve diğer din derslerinin yer almasıyla birlikte bu eğitim sistemini daha da orta çağa getirmektedir. İşte, Ak Partinin zorla meclise getirdiği 4+4+4 ilk meyvelerini vermeye başladı. Manisa’da sarıklı cübbeli bir imam çocuklara ders vermeye başladı. Türkiye’nin dört biryanında eyleme rağmen meclisten kavga ve gürültüyle geçen 4+4+4 İlkokula imam, Türkiye eğitim sistemi bu noktaya geldi. Bunun temelinde şu yatıyor 4+4+4 ile birlikte zaten eşitsiz olan toplumsal yapı eşitsizlikler daha da artacaktır. Özetle Ak Parti iktidarı bu yasayla 12 Eylül Eğitim anlayışını daha da gerici ve tek tip haline getirmiştir. Fatih projesi kapsamında oluşacak yaklaşık 20 milyar dolar rantın yasal denetim mekanizmalarından uzaklaştırılması da sistemin değiştiği yönünde sapmalar göstermiştir”
BÜTÇE ATIL OLARAK KALMAKTADIR
Tapan “2011 yılı yatırım programında yer alan, yapılması planlanan 103 okuldan biten okul sayısı anaokulu 1 (4 derslik), ilköğretim okulu sayısı 7 (173 derslik) dir. 2011 yılında ilköğretim okulları yeni derslik ve ek derslik inşaatları için bakanlık ödeneği dahil toplam 209 Milyon TL’dir. 2011 bütçe yılında harcanan ödenek 58 Milyon TL’dir. Burada çıkarabileceğim sonuç; bütçedeki hazır değerlerin zamanında yatırımlara dönüştürülmemesi nedeniyle büyük miktarda bütçe atıl olarak kalmaktadır.(Mevduat faizi gelirleri bunun kanıtıdır.) Deyim yerinde ise yatırımlar kaplumbağa hızı ile devam etmektedir.”
İSTANBUL’U BEKLEYEN DEPREM RİSKİ
Tapan, “2012 tahmini bütçe 400 milyon TL’dir. Bunun % 23’ü cari harcamalara, geri kalan sektörlere dağılmaktadır. Dolayısıyla bütçenin tümü incelendiğinde görüleceği üzere 400 milyon TL’lik bütçe ile İstanbul’un 39 ilçe ve köylere yeterli hizmet götürmek olanaklı değildir. Diğer önemli sorunlardan biri de, İstanbul’u bekleyen deprem riskidir. Amaç, geleceğimiz olan öğrencilerin depreme karşı güvenli binalarda eğitim almalarını sağlamaktır. Bunun için yapılması gereken, tüm okul binalarının öncelikle incelenerek, güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılmasıdır. Ne yazık ki çağdaş, sağlam eğitim kurumlarının yapılabilmesi için zamanında yeterince arsa üretilmemiştir. Var olanı da başka amaçlar için tahsis edilmiştir. Anayasada güvence altına almış gibi görünen “herkesin sağlık, eğitim, barınma gibi en temel haklarının devletin güvencesi altında olduğu yazılıdır. Ancak son yıllarda başta sağlık, eğitim olmak üzere özel sektöre ihale edildiğini görüyoruz. Sosyal hukuk devleti kavramı insana ilk bakışta hoş gelebilir ancak içi doldurmadıkça bir anlam ifade etmiyor. Birilerinin çocukları yurtdışında eğitim görüyor ve para verip askere gitmiyorsa, başkalarının çocuklarına da “Sana okul yok, 2 yılda askerliği yap” deniyorsa toplum vicdanı ve adalet anlayışı bunun neresinde diye sorgulamak lazımdır.”
YEREL YÖNETİMLER REFORMU YAPILMALI
Sonuç olarak; İstanbul’un bugünkü yönetim şekli yıllar öncesinin şartlarına göre oluşturulmuştur. Bugünün şartları ise artık çok değişmiştir. Şehrin nüfusu değişmiş, yapısı değişmiş hepsinden önemlisi şehirde yaşayan insanların beklentileri değişmiştir. Bugün İstanbul’un nüfusu 13 milyonu aşmıştır. Bu nüfus hacmi ile İstanbul 100’den fazla ülkeyi geride bırakmış durumdadır. Bu büyüklükteki bir şehrin artık normal bir şehir gibi yönetilmesi çok güç hale gelmiştir. Şehrin sorunlarının bir an önce çözüme kavuşması için öncelikle İstanbul’un özelliklerine uygun bir yönetime kavuşturulması gerekir. Onun için yerel yönetimler reformu mutlaka yapılmalı, sorunların yerinde çözülmesi ve yörede üretilen katma değerden yerel yönetimlerin daha fazla pay alması sağlanmalıdır.” dedi.