Hesap sormuyorsan vebaldesin!

Yazarımız Saara Yılmaz Özenç'in makalesini bir solukta okuyacaksınız… EBEDİYETE YOLCULUĞUNUN 72. YILINDA!.. Bağımsız bir Türkiye için seni yaşatmak istiyorum 10 Kasım sabahlarına uyanmak istemiyorum. Her sonbaharda yas tutmak istemiyorum. Bir

Hesap sormuyorsan vebaldesin!

Yazarımız Saara Yılmaz Özenç'in makalesini bir solukta okuyacaksınız… EBEDİYETE YOLCULUĞUNUN 72. YILINDA!.. Bağımsız bir Türkiye için seni yaşatmak istiyorum 10 Kasım sabahlarına uyanmak istemiyorum. Her sonbaharda yas tutmak istemiyorum. Bir

Hesap sormuyorsan vebaldesin!
23 Aralık 2010 - 16:47
Reklam

Yazarımız Saara Yılmaz Özenç'in makalesini bir solukta okuyacaksınız… EBEDİYETE YOLCULUĞUNUN 72. YILINDA!.. Bağımsız bir Türkiye için seni yaşatmak istiyorum 10 Kasım sabahlarına uyanmak istemiyorum. Her sonbaharda yas tutmak istemiyorum. Bir kelebeğin ömrü gibi, seni bir gün yaşatmak istemiyorum. Ardından ağıtlar yakıp seni geçmişe saklamak istemiyorum. Seni yaşatmak istiyorum. Bir güne sığdırılmış anma törenleriyle değil; eserlerini koruyarak, ilke ve inkilaplarına bağlı kalarak, çizdiğin aydınlık yolları arşınlayarak, seni anlayıp, düşüncelerini yayarak, ardındaki sır perdesini aralayarak, Türk Kimliğimi koruyarak, Bağımsız bir Türkiye için seni yaşatmak istiyorum. Miniklerin hafızalarına silik bir Atatürk Portresi çiziyorlar! Filmler çekiliyor; tarih dergileri seni yazıyor, yazarlar sevdiklerin üzerinden seninle ilgili romanlar yazıyorlar, şiirler yazıyorlar senin üzerine ama hiçbiri sen değil. Askeri dehandan, savaş stratejilerinden, iktisadi teşebbüslerinden, yabancı devlet adamları ile ilişkilerinden, “Türkçe Hutbeler” kitabından söz etmiyorlar. Sadece seçme hakkı olarak kullanılan, “Seçme ve Seçilme Hakkını” birçok Avrupa ülkesinden önce Türk kadınına tanımandan söz etmiyorlar. Yemek masalarında diplomatların ve eşlerinin önünde zeybek oynayan bir Atatürk portresini tek başına zihnimize yerleştiriyorlar. Hastalanıp ölme nedenini bile içkiye bağlıyorlar. Cephelerde en az düşmanın kadar hastalıklarınla savaştığını söylemiyorlar. Ölümünün ardındaki sır perdesi aralansa da, bir türlü dillendirilemiyor. San ki; geriye dönüp düşününce koca bir boşluk… Dini inanç yerine bilim inancını kabul etmek gerektiğini savunan bir grup sözde aydın kesimle; gerici, bağnaz dincilerin senin üzerinden prim yapmaya çalışmaları da cabası. Üstelik senin için bunca çaba! Sözde Atatürkçülerin, “Atatürk de nihayetinde bir insandı.” diyerek, miniklerin hafızalarına silik bir Atatürk portresi çizmelerinden üzüntü duyuyorum, utanıyorum, sıkılıyorum; “Çocuklukta yaşananlar bir taşa kazınırcasına, yetişkinlikte yaşananlar bir buza kazınırcasına yer eder hayatımızda.” Keşke, keşke çok erken yaşlarda bir tek benim ne kadar çok şeyi değiştirebileceğimin farkında olabilseydim. Kim bilir bunu ne çok söyleyen var. Mesleklerimizde en iyi yerlerde olabilseydik mesela. Toplumun kilit isimleri olsaydık. Bir parmak şıklamasıyla bir tek biz milyonlarca biz olabilseydik. Birçokları sirozdan öldü sandı, Oysa O sıtmadan Öldü! Araştırmacı yazar Ogün Deli'nin yazdığı “Agoni” adlı kitaba göre, “Atatürk bir doktorun yanlış tedavisi sonucu öldü. Verilen ilaçlarla ölümü bilerek hızlandırıldı.” Kitaba göre Atatürk siroz değil sıtmaydı. Yanlış tedavi sonucu siroza çeviren hastalığında sinir organları da felce uğratıldı. Bu bilgiler, Yunanistan'da da dillendi. Yazar, Tarihi İstanbul Eczanesi kayıtlarından Atatürk'ün sıtma tedavisinde kullanılan “kinin” ilacını kullandığını, 1937 yılında 43 kutu kinin aldığını belgeliyor. Yurt dışından gelen civalı üretikerlerin onu nasıl zehirlediği anlatılıyor. Bu iddiaların tam olarak kanıtlanamamasının en büyük sebebi ise; Ata'nın ölümünün ardından otopsi yapılmamış olması! Atatürk din düşmanı değildi. Hitler masonlar için, “Mantık terimleriyle değil, ezoterik bir öğreti ile aşama kaydeden tarikatlar, hiyerarşik örgütlenme, sembol ve alışkanlıklarla zekayı yormadan birbirlerini özel işaretlerle tanırlar.”demiştir. İşte dış menşeyli diyerek Atatürk tarikatları ayırım yapmadan yok saymıştır. Bugün hala bunu görmek istemeyip kendisini din düşmanı ilan edenler var. Oysa; Mason tarikatı, birkaç Avrupa ülkesinin bir araya gelmesi ile kurulmuştu. Milli eğitim can çekişirken, İngiltere'deki Türk öğrencilerle gururlandık! Paran kadar eğitim- öğretime katılabilmek ne üzücü. Asıl üzücü olansa; Ülkemizde Milli eğitim can çekişirken, İngiltere'de okuyan Türk Öğrencilere; “Buralarda okuyan gençlerimizin olmasından dolayı kendimi şanslı bir First Lady sayıyorum.” diyerek şanssızlığımıza neden olan hiç de mütevazı olmayan ladylerimiz olması. Her şey seninle başlar! Binlerce çocuk hatta aile sizlerin eseriniz ve sizin en değerli hazineniz olarak anlam kazanacak. Çocuklarımız önce kendi hakkını, sonra başkalarının hakkını korumayı sizden öğrenecek. Vakitlerini önce kendilerini, sonra diğerlerini yukarı taşımak için kullanmayı sizden öğrenecek. İnsanların yaptıkları yanlışları, basamak yaparak kendilerini yükseltmenin, yanlış insanları temel edinmek olduğunu, sizden öğrenecek. Sabırla doğru yolda devam ederek, doğru kişilerin çığ gibi büyüyeceği inancını; diğer azınlığın, kalabalıkta eriyen değersizler olduğunu, sizden öğrenecek. Bilginin çok şey, ama insanlığın her şey olduğunu, sizden öğrenecek. Sevginin, tüm kapıları aralayacağını, sizden öğrenecek. Hayata gelişinin bir anlamı olduğunu, bu anlamın, başka insanlar için çalışmakla değer kazanacağını, sizden öğrenecek. Değerin her zaman para ile ölçülemeyeceğini, paranın hayatta ki anlamını, sizden öğrenecek. Bize bahşedilen hiçbir şeyin, sadece kendi hizmetimize kullanmamız için bahşedilmediğini, sizden öğrenecek. Tüm bu öğrendiklerini uygulayabilmesi için; gelecekten umutlu, mutlu, hayata açılan tüm pencerelerden bakmayı becerebilen bir insan olması gerektiğini, sizden öğrenecek. Gönülden geçmeyen hiçbir emeğin, faaliyete geçirilemeyeceğini, sizden öğrenecek Devlet ve millet; demokrasi ve cumhuriyet; din ve laiklik; insan hakları ve özgürlük nedir, sizden öğrenecek. En önemlisi, sayılanların her birinin, bu kavramların varlığında bir anlamı olacağını, sizden öğrenecek. Hesap sormuyorsan vebaldesin! Hak ve özgürlüklerimizin sınırı para aslında. Paran kadar konuşabilir, paran kadar susturabilirsin, paran kadar satın alabilir, hatta harcadığın kadar satabilirsin. Türbana özgürlük istiyorsan, önce kadınlarına sosyal güvenlik haklarını vereceksin. Kadınları gölge hayatlarından gerçek benliklerine kavuşturacaksın. Savaş meydanlarında topyekün canını veren bir milletin torunuysan, sivil toplum kuruluşlarına, siyasi partilere bu milletin oylarıyla seçiliyorsan, seçme hakkını hakkıyla yerine getirmiyorsan, düşünüp sorgulamıyor, hesap sormuyorsan vebaldesin. Kayıtsız kalman topyekun milletini katletmendir.