İstanbullu yerel yaşamıyor

Bayram Kırtaş ve Yusuf Ali Gündoğar’ın İstanbul’daki yerel yöneticilere anlamlı çağrısını, istek üzerine tekrar yayınlıyoruz...

İstanbullu yerel yaşamıyor

Bayram Kırtaş ve Yusuf Ali Gündoğar’ın İstanbul’daki yerel yöneticilere anlamlı çağrısını, istek üzerine tekrar yayınlıyoruz...

İstanbullu yerel yaşamıyor
22 Ağustos 2012 - 12:23
Reklam

Gazetemizin sahibi, Gazeteci-Yazar Bayram Kırtaş, İstanbul’da her gün daha da ağırlaşan sosyal karmaşaya çözüm önerdi. Kırtaş, yaptığı anlamlı öneride, İstanbul’a gelen vatandaşların gurbet hayatından bir an önce kurtarılması ve önce mahallesinde sonra semtinde ve ilçesinde kimlik ve aidiyet kazanması için yerel yöneticileri göreve çağırdı.

Birbirimize hep mi yaban kalacağız?

Yıllar öncesinde İstanbul çok küçüktü… İstanbul’a gelen göç de sınırlıydı…

Şehir, kendine geleni zaman içinde sahipleniyordu. İstanbullulaşma bir nesil sonra gerçekleşiyordu.

Şimdi hem İstanbul çok büyüdü, dev bir metropol oldu… Hem İstanbul’a göçün haddi hududu kalmadı.

Sonuçta İstanbul’da akıllara ziyan sosyal bir karmaşa oluştu… Artık “İstanbul’un neresindensin?” sorusu anlamsızlaştı.

Bugünkü acı gerçek şudur. İstanbul’da % 90 insanlar İstanbul’un nerelisi olduğunu değil İstanbul’a geldiği memleketini söylemektedir.

Çünkü bu kimseler İstanbul’da iskân etse de ne bulunduğu mahallenin, ne bulunduğu ilçenin ne de bulunduğu ilin özelliğini kendinde görmemektedir.

Dolayısıyla İstanbul’a göç etmiş insanlar İstanbul’da gurbet hayatı yaşıyor.

İstanbul’da gurbeti yaşayanlar, oturduğu apartmanda, sokakta, mahallede hatta ilçesinde yabandır. Böyle yaşamaktadır. İstanbullu olma mücadelesi vermek bir yana ister istemez hemşericiliğe sığınmaktadır.

Gerek toplu taşıma araçlarında gerek büyük AVM’lerde gerek diğer mekânlarda kimse kimseyi tanımamakta, herkes birbirini “birisi” olarak değerlendirmektedir.

Bu durumda da insanlar hem kendilerini güvensiz ve yalnız hissetmekte hem birbirine el gibi yaban gibi bakmaktadır.

Birbirimizle kaynaşma ve dayanışmaya en muhtaç olduğumuz şu zamanlarda İstanbul’a gelenlerin, İstanbul’da yaşayanların bu aidiyet duygusunu kazanmaları için yerel yönetimlerin diğer konulardan daha çok bu konuda akıl yürütmesi gerekir.

“Biz İstanbulluyuz” diye bir slogan patlatılmıştı geçtiğimiz yıllarda…

Kimin hangi uçuk politik aklıydı kim bilir…

Ama öyle billboardlarda birkaç ünlü ismin resmini koyup “Biz İstanbulluyuz” sloganı yazmakla İstanbulluluk ruhu oluşturulamaz.

Ne mi yapılması lazım?

İstanbullu vatandaşların kendilerini bulundukları yerde gurbette bir vatandaş gibi hissetmesini değil, orada yaşayan vatandaş duygusu kazanmasını sağlamak lazım.

Yerel yöneticilerin, rutin hizmetlerin yanı sıra halkı yerel yaşamaya yönlendirecek etkinlikler ve programlar yapmaya kafa yorması lazımdır.

Kim ne derse desin, ne dersek diyelim…

Diğer icraatlarında nasıl bir eleştiri yaparsak yapalım AK Parti iktidarı, özellikle yerel yönetim ve yerinde yönetim konusunda devrim niteliğinde kararlar almış ve yerel yönetim mantığını genel olarak başarmıştır.

Ben Sayın İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu da, Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı da ilçe belediye başkanlarını da ve ilçelerimizin belediye başkanlarını da bu anlamda başarılı buluyorum.

Dolayısıyla bu konuya da kafa yorduklarında mutlaka olumlu sonuçlar elde edileceğine inanıyorum.

Kimi İstanbul mahallelerinin Anadolu’daki kimi Büyükşehirler kadar yoğun olduğu göz önüne alınarak mahallelerde muhtarlıklar da başta olmak üzere yeniden ve yerinde yönetim anlamında yeni düzenlemeler getirilmelidir diyorum.

Mahallelerde din görevlilerinin ve eğitimcilerden yardım alınmalı diyorum. Eğitim kurumlarında tatil dönemlerinde halkın kaynaşmasına yönelik etkinlikler olabilmelidir diyorum. Mahallelerde, yaşlıları, olgunları, gençleri, bayanları, çocukları birbirleriyle kaynaşmalarını sağlayacak toplantılar, misafirlikler, organizasyonlar yapılmalı diyorum. Örneğin en güzel balkon, en güzel sokak, en güzel cadde ve en güzel mahalle vb. yarışmaları düzenlenmelidir diyorum. Mahalleler arası (sosyal, kültürel, sportif ve çevre) yarışmalarla herkesin kendi mahallesini sahiplenme ruhu sağlanabilir diyorum. Ne bileyim, mahalleleri ve ilçeleri temsil edecek Sivil Toplum Kuruluşlarının kurulmasına ön ayak olunmalı diyorum.

Bu ve benzeri uygulamaların daha kapsamlı ve kurumsal olan şeklini şehrimizin yerel yöneticilerinin yerine getireceğine samimi olarak inanıyorum.

Daha yaşanır bir İstanbul ve İstanbul’a daha kolay hizmet için bu açılımın yerinde olacağına inancımı belirtmek istiyorum.

Bu bağlamda özellikle Gazete 365’in yayın bölgesi olan Bahçelievler, Güngören, Bağcılar ve Bakırköy yetkililerine önemle hatırlatıyorum…

İlk uygulayan siz olun. İlk kazanan siz olun…

Gazete 365 olarak bu konuda biz üzerimize düşene hazırız.

En sona yazmama bakmayın…

En önemlisi de…

Yerel yaşamı anlatmaya başlamanın ilk yolu “yerel gazete” okumak ve okutmaktır.

Bayramınızı bu duygularla tebrik ediyorum.

Bayram Kırtaş

………………………………….

Gazetemizin yazarlarından Yusuf Ali Gündoğar Mahalle derneklerinin kurulması önererek, “Bir şehrin adını taşımak soyadı gibidir. Şehre sizi bağlayan bağlarınız olmalıdır.”

Mahalle Dernekleri

İstanbullu olmak için İstanbul’da yaşamak yeterli değildir..Nüfus cüzdanında doğum yeri hanesine İstanbul yazmakla da İstanbullu olunmaz. Bir şehrin adını taşımak soyadı gibidir. Şehre sizi bağlayan bağlarınız olmalıdır.

Büyük şehirlerde bu bağı oluşturabilecek temel unsurun mahalleli olabilmek olduğunu bilmeliyiz. Eski İstanbul’da var olan bu yapı son elli yıllık süreçte yoğun göç sebebiyle yok olmuştur. Komşuluk ilişkilerimiz yok denecek duruma gelmiştir. Kişiler oturdukları apartmanlardaki cenazelerden dahi haberdar değiller veya haberleri varsa da duyarlılık göstermiyorlar. Bir derdimiz veya hastamız olduğunda ilk yardımımıza koşacak olanlar komşularımız olacak ama komşu komşusunun kim olduğunu bilmezse nasıl olacak?

Apartmanlarda ortak yapılması gereken işlerin görüşmesine dahi iştirak edilmemektedir.

Sokaklarımızın, mahallelerimizin, ilçelerimizin ve ilimizin meselelerini tanışmazsak konuşmazsak nasıl çözebiliriz ve istediğimiz durumda olmalarını iletişim kurmadan nasıl sağlayabiliriz.

Sivil Toplum Kuruluşlarının oluşması kendi gelişim sürecinde oluşmamış olsa da bir şekilde mahallelerin adını taşıyan derneklerin kurulması sağlanmalıdır. Sosyal, kültürel, spor ve eğitimi kapsayacak biçimde olacak olan bu dernekler aktif çalışır durumda olmalıdır. Her mahallede bu derneklerin idari hizmetleri yapacağı ve aktivitelerde bulunacağı çok amaçlı semt konakları yapılmalıdır. Bu dernekler aylık bültenler yayınlayarak mahalledeki her türlü sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel, sportif ve eğitsel çalışmaları mahalle halkıyla paylaşmalıdır.

Bu dernekler; mahallelerde sportif faaliyetleri organize etmeli değişik spor dallarında eğitimler vermeli, amatör spora katkıları olmalıdır.

Bu dernekler; Halk oyunları, müzik, tiyatro, resim v.b kültürel amaçlı kurslar organize etmeli, çalışma grupları kurmalıdır.

Bu dernekler, eğitime destek mahiyetinde ihtiyaç duyulan konularda kurslar düzenlemeli, dini bilgisi olan ve ahlaki değerleri yüksek yeni nesiller yetiştirmede katkıları olmalıdır.

Mahalle Dernekleri her mahalledeki nüfusun oluşumuna göre idari kadrolarını yapılandırmalıdır. Mahalle de bulunan şehir veya köy dernekleri bu mahalle derneklerinde temsil edilmelidir. Mahallede bulunan sportif, kültürel, sosyal v.b amaçlı faal durumda olan dernekler de Mahalle Derneklerinde temsil edilmelidir.

İlçelerimizde, Kaymakamlarımızın ve Belediye Başkanlarımızın Mahalle Derneklerinin oluşmasına verecekleri destek, sürecin hızlanmasına önemli katkı sağlayacaktır.

Mahallemize sahip çıktığımız zaman gerçek İstanbullu olacağız.

Yusuf Ali Gündoğar