Miyomların kanserleşmiş haline “Sarkom” denildiğini, ancak bunun çok ender görülen bir durum olduğunu söyleyen Medicana Hastanesi Jinekoloji Uzmanı Dr. Mehmet Öztürkmen Miyomlar hakkında bilgi verdi; “ Miyomlar çoğunlukla iyi huyludur. Miyomların kadınlık hormonu östrojenle beslendiğini, hatta miyom gelişiminin östrojenle bağlantılıdır. Ailede, özellikle birinci derece akrabalarında miyom olan kadınlarda miyom daha sık görülür. Bir kadında tek bir miyom olabileceği gibi birçok sayıda miyom bir arada bulunabilir. Miyomlar ayrıca çok farklı büyüklüklerde de olabilir. Miyomlar rahimde bulundukları yere göre adlandırılırlar. En çok rahim düz kas tabakasının içine gömülü olarak bulunurlar. Bunlar intramural, yani duvar içi miyomlar olarak adlandırılır. Rahmin dış kılıfının hemen altına yerleşen ve rahmin dışına doğru büyüyen miyomlara “Subseroz miyomlar” denir. Rahim içini kaplayan tabakanın altına yerleşmiş ve rahim içine doğru büyüyen miyomlar ise submükoz miyomlar olarak adlandırılır. Bazı miyomlar da rahmin yanlarında bulunur, bunlara intraligamenter miyomlar denir.
Miyomlar genellikle belirti vermiyor
Miyomlar çoğunlukla belirti vermezler veya başka bir şikâyet için yapılan jinekolojik muayenede ya da rutin olarak yapılan muayenede, yani tesadüfen bulunurlar. Belirti verdiklerinde de şikâyetler genellikle miyomların rahim içindeki yerlerine ve büyüklüklerine bağlıdır. Sebep oldukları şikâyetler genellikle kanama, adet kanamalarında ve sürelerinde artıştır. Sübseroz miyomlar büyüme yönlerine bağlı olarak başka organlara, örneğin bağırsak ya da idrar torbasına baskı yapıp başka şikâyetlere neden olabilirler. Miyomlar genellikle hızlı büyüdüklerinde, kendilerini besleyen damarlar yetersiz kaldığında ani ve şiddetli ağrılar yapabilirler.
Miyomlar zararlı değilse, kadınların yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir rahatsızlık vermiyorsa ve kanserleşme eğilimi yok ise ameliyat tavsiye etmediklerine dikkat çeken Jinekoloji Uzmanı Dr. Mehmet Öztürkmen tedavi seçenekleri konusunda sözlerini şöyle sürdürdü; “ Miyomların büyüme hızları, yerleri, büyüklükleri ve hastanın yaşı yine ameliyat seçeneğini belirleyen faktörlerdir. Ancak genel olarak miyomların çok küçük bir yüzdesi için ameliyat gerektiği söylenebilir. Rutin muayenede saptanmış, çok büyük olmayan, belirti vermeyen miyomları altı aylık aralıklarla takip etmek gerekir. Takip süresince bir büyüme olup olmaması, büyümenin hızı ve şikâyet oluşumuna göre tedavi seçenekleri gözden geçirilebilir. Yine gebelik beklentisi ve planları tedavide belirleyici etkenlerdendir. Miyomların gebelikte olumsuz etki yapıp yapmayacağına göre farklı tedavi yolları seçilebilir. Miyom tedavisinde öncelikli amaç hastanın ağrı ve şikâyetlerini ortadan kaldırmaktır. Şikâyeti olan hastalar için çeşitli tedavi seçenekleri vardır. Hormon tedavisi bunlardan biridir. Bu tedavide amaç östrojen hormonunun düzeyini düşürüp, miyomu besleyen damarları ve böylece miyomu küçültmektir. Bu tedavi şikâyetleri azaltır, ancak uzun süreli bir tedavi olarak düşünülmez. Zira ilaçlar kesilince miyom büyüyebilir. İlaçların uzun süreli kullanımı ise önerilmez.
Miyomektomi yani rahimdeki miyom ya da miyomların karından açık cerrahi yöntemiyle ya da laparoskopik yöntemle alınması ideal tedavi yöntemidir. Bu yöntemle genç hastalarda doğurganlık da korunur. Bu tedavide çıkabilecek tek olumsuzlukla miyom sayısının fazla olduğu durumlarda karşılaşılır. Miyomektomi ile bütün miyomlar temizlenemeyebilir ve böyle bir durumda şikâyetlerin tekrarlaması olasılıklar arasındadır. Ailesini tamamlamış bir hastanın rahminin alınması (histerektomi) bir seçenek olarak sunulabilir, ancak biz hiçbir koşulda rahmin alınması gibi bir seçenekten yana değiliz. Bu tedavi yöntemi son çare olarak düşünülmelidir.”