Edward Tylor (1871) kültürü, “Bir toplumun üyesi olarak insanın öğrendiği bilgi, gelenek, görenek, beceri ve alışkanlıklar olarak tanımlar”. J.P. Sartre ise “Hiçbir şeyi ya da kimseyi kurtarmayan ve haklı da çıkarmayan, insanın kendini onda tanıdığı ve ondan yansıdığı bir insansal ürün” der. İsveçli Selma Lagerlöf, “İnsanın öğrendiklerinin hepsini unuttuktan sonra, geriye kalan şeydir” diye tanımlar.
Kültür; sosyal, kültürel antropolojinin konusu olup oldukça uzunca ve ilginç bir tarihçesi olsa da en anlamlı açıklama sosyalist düşünür Karl Marx’a aittir: “Doğanın yarattıklarına karşın insanoğlunun yarattığı hemen her şeydir” der. Kültür bir insanlık tarihidir. Dünü bugüne, bugünü yarınlara birleştirirken öğrenilen ve öğretilen bir olgu, insan ve toplumların ilişkilerini, davranış biçimlerini, mücadele çeşitliliğini de belirleyen bir öğedir. Bu nedenle kültür yaşayandır. İnsanlık tarihi kadar eski, yaşanmamış kadar da yeni ve gelecektir. Öğrenilen ideal ve idealleştirilmiş kurallar sistemidir.
Kültürel oluşum
Bozkurt Güvenç’in ifadesiyle “İhtiyaçları karşılayan, doyum sağlayan, değiştiren ve dönüştürendir.” Toplumsaldır, bu anlamda da hayatın her alanıdır. Çeşitli tanımlamaların bir özeti sayılan kültürü siyasal mücadelede de ele almak ve incelemek gerekir. Bu bağlamda bir toplumun kültürel oluşumu, o toplumu oluşturan katmanların ortak duygu ve düşüncelerin, zaman ve tarihin akışı içerisinde ortak duygu ve düşünce şekillerinin kolektif bir duyuş geleneği halinde ortaya çıkmasıyla belirginleşir. Bir ırmağın sularının aka aka kendine bir yatak oluşturması gibi, o toplumun bağrında da bir gelenek oluşturur ve bu da o toplumun kültürel yapısını şekillendirir. Bir toplumda demokrasi kültüründen bahsedebilmek için toplumun kültürel yapısının demokrasi ile bağdaşık olması gerekir.
Demokrasi kültürü
Demokrasi kültürünün gelişebilmesinde o toplumun kültürünün, kendi dışındaki kültürlere karşı hoşgörülü olması istenirken, onları yok edici, ortadan kaldırıcı bir özellik taşımaması da gerekir. Diğer kültürlerle bağdaşık ve barış içinde bir arada durma özelliğini göstermesi şarttır. İşte o zaman demokrasi kültüründen ve gelişiminden söz etmek mümkündür. Unutulmaması gereken şey Anadolu; Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arap’ı ile bir kültür mozaiğidir. Ve o kültürler ki bu coğrafyada yan yana akan ırmaklar gibi tarihsel gelişim süreci içerisinde oluşmuştur. Bu nedenle barış içerisinde bir arada, bu kültürel katmanların ve onların değerlerinin kendi varlıklarını, kendi geleceğini, kendi gelişimini belirleme hakkına saygı duyulmalıdır. Asimilasyon ve yok etmeye yönelik tutum ve davranışlar büyük acılara neden olur.
Dünya ve Türkiye tarihi bu acılara defalarca tanıklık etmiştir. Bir demokrasi geleneğini oluşturmada baş koşut demokrasinin kullanılır olmasıdır. Bir ülkede demokrasi bilinci oluşmuşsa, bu uğurda bir savaşım varsa orada demokrasi kültürünün gelişiminden söz edilebilir. Batı toplumlarına kıyasla, bizim ülkemizde demokrasi kültürünün zayıflığı ve geriliği, kalıcı bilinç ve mücadelenin istikrar göstermemesindendir. Bu sürecin sağlıklı işlememesinin temel nedenini söylemekle beraber dinsel öğelerin, felsefi nedenlerin, ekonomik gelişim nedenlerinin etkilerini de göz ardı etmemek gerekir. Elbette bir toplumda ilerleme mücadelesinin temel taşları demokrasi güçleridir. İşçi sınıfı ve sivil toplum da kültürel değişimin dinamiklerini oluşturur. Yeni fikirler ve yeni düşüncelerin maddi hayatta yerini bulmasıdır. Bu nedenle solun kültüründe, dogmatik düşüncelerin, çağın gereksinimine uygun olarak değişimdir. Toplumun kültürel bakımdan yenileşmesi ve değişimi bu sürece paralel gidecektir. Bunu yapmadığımız ve başaramadığımız sürece geri kalış ve toplumsal ihtiyaçlara cevap vermenin olanaksızlaşacağı da kesindir.
Fikri ve ideolojik düzeyde kendini yenilemeyenler, mensubu bulunduğu toplumu ve kurumu da değiştirip dönüştüremez. Gelişmeyi kucaklayan yeni düşünceler üretilmedikçe, daha ileri ve devrimci bir düşüncenin örgütlenmede hayat bulması zordur. Geleceğin toplumunu yaratma yolunda, yenileşebilen, değişen ve uygulayan bir tavra acilen ihtiyaç vardır. Bu nedenle bütün bir toplum ve demokrasinin asıl unsurları, CHP’deki gelişmeleri ilgiyle ve dikkatle takip ediyorlar. Eski alışkanlıkların tekrarı yerine, eskiyi de içinde değiştiren, geliştirerek büyüten bir iradi duruşla mümkündür.
Kuşu at, atı deve yapan ya da ak ve karadan başka renk tanımayan, grinin tonlarını ileri sürerek akla karayı reddeden mızıkçı ve oportünist anlayışlara karşı çıkmak, CHP’de kültürel değişime omuz vermek, önderi ve öncüsü olmak gerekir. Bu yapılamaz mı? Elbette yapılır. Nasıl mı? İnanarak, paylaşarak ve uğrunda savaşarak…
Hüseyin Özkahraman
Eski CHP Bahçelievler İlçe Başkanı