Gazetemizin yazarlarından Saara Yılmaz Özgenç'in makalesini bir solukta okuyacaksınız. Promosyonlu Anayasaya var mısınız yok musunuz? Yargıyı, orduyu, anayasayı günah keçisi yaparak 8 yılı heba eden; kurtuluşu uğruna ülkesinin milletinin, ordusunun ve kurumlarının itibarını zedeleyen; kurumsal yapılar arasında bağ oluşturamayan; muhalefet partilerinin liderleriyle amansız bir savaş halindeyken demokratik açılımlar yaptığını söyleyen bir partinin çözümsüzlüklerine ve kendiyle çelişen söylemlerine tanık oluyoruz. Dün Habur'dan gelenleri anayasaya aykırı bir yapıyla karşılayarak şehit analarımızı inciten, bugün şehit analarımıza ev sözü vererek evlatlarının acısını para ile satın almaya çalışan seçilmişlerin gelgitlerini izliyoruz. TSK, MİT, yargı organları ile uyumun sağlanamadığı, ana muhalefet partileri ve PKK'nın etkilediği kitle üzerinde, kaygıların güçlendiği bugünlerde, Türkiye değişim ve gelişim sürecine istişaresiz ve hazırlıksız girdirilmektedir. Oysa; hepimiz biliyoruz ki, yoksulluğun da, işsizliğin de, yolsuzluğun da, bölücülüğün azmasının da nedeni Anayasa değil; hükümetler… Açılımlar ve demokratikleşme paketi ile Türkiye Cumhuriyetinin tek millet, tek devlet ve tek dil esasına dayalı, yorumlara açık olmayan ve herkesi bağlayan kuruluş esasları yara almaktadır. Kürt sorunu ve PKK meselesiyle demokrasi, iktidar mücadelesinde bir araç olarak kullanılmakta; kriterleri olmayan, dümeni AB'nin elinde bir Türkiye resmedilmektedir. Anayasa değişikliğine gidilirken, değiştirilmek istenen maddeler teker, teker oylanmalıdır. Oysa bu referandumda değişim maddeleri bize paket olarak dayatılmakta, beğendiğiniz maddeler, beğenmediklerinizin promosyonu olarak sunulmaktadır. Milli iktisat dışına çıkılmış, tekstil bitmiş, Petkim, Tüpraş, Tekel; Mersin, İskenderun Çeşme Limanları satılmıştır. Ekonomi düzelmiş, kişi başına düşen milli gelir artmıştır. Nasıl mı? Araplara Türk Telekom'u, İngilizlere Telsim'i, İsraillilere Kuşadası Limanını, Hong Kong'a İzmir Limanı'nı, Almanlara Araç Muayene'yi, Fransızlara Başak Sigorta'yı, Kuveytlilere Adabank'ı, Türkiye Finans'ı Amerikalılara Tekel'in rakı bölümünü, Yunanlılara Finansbank'ı, Hollandalılara Oyakbankı, Dışbank'ı Belçikalılara Denizbank'ı, Kazaklara Şekerbankın yarısını, Fin ve Ruslara Turkcell'in yarısını, Avusturyalılara Enerjisa'nın yarısını satarak. Çalışmayana para yok diyerek işçilere seslenen lider, fabrika kapattı, yabancıya fabrika sattı. Köylü, emekli, memur, işçi, tarafsız esnaf perişan… O da ne! Yatlar, katlar, son model arabalar, villalar, ticarethaneler… Yoksulluk neresinde bu memleketin dedirten bu manzarada Başbakanın “taraf olmayan, bertaraf olur” ! sözünü hatırlıyorsunuz. Şimdi aidiyet duygusundan yoksun, İçişleri Bakanlığına bağlı Profesyonel Orduyla orduyu bile özelleştirecek, HSYK´nın başına cumhurbaşkanı destekli Adalet Bakanını getirerek yargıyı sözde bağımsızlaştıracak, kurumsal yapılar üzerinde ki; hakimiyetini artırmış bir başkanlık sistemine var mısınız yok musunuz? Denize döktüklerimize limanlarımızı satabilen bir partinin değişim anlayışına var mısınız yok musunuz? Parasız eğitimi, parasız sağlığı, kamuyu desteklemeyen değişime var mısınız yok musunuz? Milletvekilinin yargıya hesap vermesini engelleyen dokunulmazlığa karşılık, askerin yüce divana hesap vermesini isteyen tekelci değişime var mısınız, yok musunuz? Değiştirilmesi öngörülen bu maddeler için adeta yeniden iktidara koşarcasına muhalefete ve saflarında olmayana kumpaslar kuran, başbakanlığa ait araçlarla evet sloganları atan, billboardları evetlerle donatan, bedava iftar yemekleriyle halkın özgür iradesine müdahalede bulunan bir partinin dayatmalarına var mısınız yok musunuz? Şaibeli sınavlarla cemaatleşen ve kadrolaşan bir devlet yapısının oluştuğu iddialarını güçlendiren bir değişime var mısınız yok musunuz? Üzerinden 30 yıl da geçse, Askeri Darbe Günleri unutulmadı. Sivil Darbe Günleri olarak adlandırılan bu günlerde unutulmayacak. Ama 12 Eylül'ün hesabını sormak için çok geç. Evetle darbecileri cezalandıracağınızı sanmayın sakın. Yarınımıza bakalım. Bütün o korku kültürünü yaymaya hizmet eden, cemaatleşen bir Türkiye senaryosuyla korkularımızı pekiştiren, kaygı ve korkularımızın üzerinden para kazanan ancak; hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan Avcıların söylemleriyle kendimizi sahipsiz ve çaresiz hissetmeyelim. Bize umut gerek, inanç gerek, cesaret gerek. Gelin yerel yönetimlerin baskılarına maruz kalmadan, korkusuzca cevabımızı verelim. Saara Yılmaz Özenç
Promosyonlu Anayasaya var mısınız yok musunuz?
Gazetemizin yazarlarından Saara Yılmaz Özgenç'in makalesini bir solukta okuyacaksınız. Promosyonlu Anayasaya var mısınız yok musunuz? Yargıyı, orduyu, anayasayı günah keçisi yaparak 8 yılı heba eden; kurtuluşu uğruna ülkesinin milletinin, ordusunun
12 Eylül 2010 - 00:48