Saadet Partisi Genel Merkez Kadın Kolları Turkiye genelinde eş zamanlı basın açıklaması yaptı. Gazete365’in yayın bölgesi olan Bahçelievler, Bakırköy, Gungören ve Bağcılar Kadın Kolları uyeleri, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa baskınını protesto etti. Saadetli kadınlar "İsrail'i protesto, Kudus'e destek" amaçlı yaptıkları basın açıklamasında şu sözler yer aldı;
MESCİD-İ AKSA ONURUMUZDUR
Bu gun Muslumanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa; tam 47 yıl sonra ilk kez Siyonist İsrail askerlerinin postallarıyla çiğnenmektedir. İsrail’in bu alçak tavrını lanetliyor, bu alçaklık karşısında gereken tepki ve kararlılığı ortaya koyamayan ve emperyalist mihraklarla işbirliği yapan yönetimleri kınıyoruz.
Zulmunu katliam ve vahşete dönuşturen, İslamın kutsal değerlerine yönelik saldırılarla muslumanların onurunu çiğneyen İsrail, cılız açıklamalar, sözde kınamalar ile daha fazla cesaretlenip, daha fazla pervasızlaşmaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, İsrail kendisini en fazla guvende hissettiği bir dönemeçte. Çunku etrafı boşaltılmış, çevresindeki ulkeler çökertilmiştir.
İslam’ı yanlış tanıtma ve barış için tehdit gibi gösterme siyonist ve sömurgeci çevrelerin sinsi bir planıdır. Amaç Filistin’de ve dunyanın dört bir yanında zulum altında olan Musluman halkları yalnızlaştırmak, savunmasız bırakmak, gözden duşurmektir.
İslam terörle asla bağdaştırılamaz. İslam dunya barışı için bir tehdit değil, bilakis dunya barışının teminatıdır. Barış ve Hakk’a teslim anlamına gelen İslam nereye ulaşmış ise oraya barış getirmiştir. İslam her çeşit haksızlığa ve sömuruye karşıdır.
Selahaddin Eyyubi; “Ümmeti ölçerken Beytul Makdise" bakın demistir. Kudus gerçektende bir barometer gibidir. Yuce yaradıcımız;" Mescid-i Aksa’yı ve etrafını mubarek kıldık!" buyuruyor. Ne zaman ki buradaki duzen Hak merkezli olduysa barış hakim olmuştur, ne zamanki batıl duzen hakim olmuşsa zulum olmuştur.
Bulunduğumuz zaman dilimi ise tarihi bir kırılma noktasıdır. Muslumanlar olarak imtihanımızı veriyoruz.
Gazze'ye yönelik son saldırılarda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 2 bin kişinin şehit edilmesine, 20 bin evin yerle bir edilmesine rağmen geçtiğimiz gunlerde ABD’li Orgeneral Martin Dempsey, insanı dehşete duşuren bir açıklama yapmıştır. Dempsey; “ İsrail’in, son Gazze operasyonunda sivil kayıpların engellenmesi için gösterdiği çabanın takdir edilecek duzeyde olduğunu" söylemiş, “Bu konuda İsrail’den alacağımız dersler var" demiştir.
Tarih boyunca İslam’ın bayraktarlığını yapmış bir ecdadın torunları olarak içimiz kan ağlamaktadır.
Bu milletin evlatlarının, elbette yapacağı çok şey vardır. Aynı idealler etrafında birleşildiği zaman nelerin ustesinden gelindiğini tarih bize göstermiştir.
İsrail hukumeti, 23 Temmuz 1980’de Kudus'u İsrail'in ebedi başkenti olarak ilan etmiş ve bu karar 30 Temmuz 1980 tarihinde İsrail parlamentosu Knesset'te onaylanmıştı.
Bunun uzerine 28 Ağustos 1980’de Turkiye, tepki olarak Kudus'teki Başkonsolosluğu kapatıp İsrail ile ilişkilerini maslahatguzarlık seviyesine indirmişti. Söz konusu karar dolayısıyla İsrail’e tepki bununla sınırlı kalmamış, Milli Göruşun Merhum Lideri Erbakan’ın önderliğinde Milli Selamet Partisi olarak,Turkiye Buyuk Millet Meclisine bir gensoru verilmiştir. Üstelik Milli Selamet Partisi’nin Hukumet Ortağı olduğu partiye mensup Dış işleri Bakanı için bu gensoru verilmiştir. Ardından Mecliste kabul edildiği için Turkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir bakan, bir Dışişleri Bakanı duşurulmuş oluyordu. Bu girişimi haber yapan gazeteler; “Duşurulen Hayrettin Erkmen değil, Turk Dış Politikasıdır" yorumunu yapmışlardır.
Ayrıca Milli Selamet Partisi bin yıl Kudus'un koruyuculuğunu ve kurtarıcılığım yapmış olan milletimizin tepkisini dile getirebilmesine imkân tanımak için 6 Eylul 1980’de yuz binleri bulan İsrail'i tel'in ve Kudus'u kurtarma mitingleri duzenlemiştir.
Bu mitinglere rağmen hukumet, bırakın İsrail'i kınamayı, İsrail'le ilişkileri artırmak için elinden geleni yapıyordu. İkili ilişkilerin artması için gizli ve açık göruşmeler yapılıyordu, tıpkı gunumuzde İsrail ile ilişkileri alabildiğine artıran mevcut iktidar gibi.
Fakat ne yazık ki bu gun Milletimizin Meclisinde böylesine guçlu bir irade bulunmamaktadır. Oniki yıldır ulkemizi yönetenlerin kalıcı hale getirdiği seçim barajı ile bu guçlu irade gasp edilmektedir.
Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa sadece civar halkın malı değil, ummetin ortak değeridir.
Kabe'de bizim, Mescid-i Nebevi'de, Mescid-i Aksa'da bizimdir.
Kudus Filistinlinin derdi ise en az onun kadar bizim derdimizdir, Muslumanların derdidir. Zulme rıza da zulumdur.
Yazarların köşelerinde surekli işlemesi ve bir bilinç oluşturması, siyasilerin ise yaptırım uygulaması, fert olarak ise hepimizin İsrail mallarına ekonomik ambargo uygulaması gerekmektedir. Merhum Liderimizin de belirttiği gibi Siyonizm sadece mueyyideden, yani yaptırımdan anlar.
Bunun için tum kardeşlerimizi İSRAİL MALLARINI BOYKOT etmeye çağırıyoruz.
Bu şanlı milletin evladı olarak yapacaklarımız neticeyi belirleyecektir.
Herkes bilmelidir ki;
Ne Kudus'ten vazgeçeriz.
Ne Mescid-i Aksa'dan vazgeçeriz.