Ulusal değerlerimizle mücadele ediliyor

Yazarımız Saara Yılmaz Özenç'in makalesini bir solukta okuyacaksınız. ........................... “Devlet Laiktir, devlet karar verir…” dedi işinden oldu Diyanet İşleri, yayınladığı bir eserinin Atatürk'ü tanımak ve anlamak başl

Ulusal değerlerimizle mücadele ediliyor

Yazarımız Saara Yılmaz Özenç'in makalesini bir solukta okuyacaksınız. ........................... “Devlet Laiktir, devlet karar verir…” dedi işinden oldu Diyanet İşleri, yayınladığı bir eserinin Atatürk'ü tanımak ve anlamak başl

Ulusal değerlerimizle mücadele ediliyor
10 Şubat 2011 - 12:34
Reklam

Yazarımız Saara Yılmaz Özenç'in makalesini bir solukta okuyacaksınız. ........................... “Devlet Laiktir, devlet karar verir…” dedi işinden oldu Diyanet İşleri, yayınladığı bir eserinin Atatürk'ü tanımak ve anlamak başlıklı bölümünde, Atatürk'ün birçoğunu tetkik ederek, 4000' e yakın dini eseri okuduğunu, Hadis tercümeleri yaptırarak ücretsiz dağıttırdığını, Elmalı H. Yazır'a “Hak Dini Kuran Dili” tefsirini yazdırarak ücretsiz dağıttırdığını, Hz. Muhammed'i övdüğünü yazıyor. Bu prestij eserlerini yayınlayarak Atatürk'ün dinimize ve inananlara verdiği hizmeti dillendiren Diyanet İşlerini, Atatürk'e vefa duruşları nedeniyle taktir ediyor ve yakın zamanda duruşunu çok beğendiğim Ali Bardakçı' nın başkanlık görevinden alınmasını bu kuruma yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum. Aydın din adamını, Atatürk Döneminde 3. sırada yer alan Diyanet İşlerinin, şimdi 52. sırada yer almasından duyduğu üzüntü mü; devlet laiktir, devlet işlerini bana sormayınız demesi mi, devlet karar verir, biz uyarız, hiçbir zaman siyasi bir tartışmanın unsuru olmayız.” sözleri mi görevinden etti, çok merak ediyorum. Dört eş almadık; ama gönül eşlerini onadık Medeni kanunla, kadının toplumdaki yerini belirleyen Atatürk'ü din düşmanı ilan edenler, zinayı suç olmaktan çıkararak Türk Toplumunun toplumsal, ahlaki değerlerine dinamit yerleştirmişlerdir. Bugün resmi nikahla erkeğin soyadına nail olan eşler, çocuklarının bakımını, evin idaresini sürdürürken; gönül eşleri de erkeklerin hayallerindeki eş rolünü üstleniyor. Çalışan bu gönül eşleri bu paye karşılığında iş sahibi olup geleceklerini güvence altına alırken, tüm değerlerini gönül eşine hibe eden erkek de, ikinci bir kadının maddi manevi sorumluluğunu almaktan kurtuluyor. Hani o her alanda insanları kendi derdine düşüren zihniyet erkekleri zevke sefaya düşsün, memleket meselelerine aşktan meşkten gözü kulağı kapansın diye mi yeni özgürlük alanları açıyor? Free yaşam… Kamuda devletin elemanı değil sözleşmeli ol, sözleşmeli öğretmen ol, evlilikte sözleşmeli ol, ötesi olacak mı çok merak ediyorum. Milli Eğitim, Devletin kamburu olarak görülüyor Milli olan her şeye karşı mücadele başladı. Eğitimimiz, dilimiz, bayrağımız, Atatürk'ümüz, Andımız, İstiklal Marşı'mız… Ulusal değerlerimizin değerleri ile oynanıyor. Özel okullarda ihtiyaca cevap vermediği gerekçesiyle birçok alan ve Atatürk Köşesi zorunluluğu kaldırıldı. Yine özel okullarda kurucu olmak için "Ahlaken kötü şöhretli olmama" şartı da çıkarıldı. Türk Eğitim Sen dava açıp iptalini isteyeceğiz, dedi. Atatürkçü Düşünce Derneği dava açtı ve yürütme durduruldu. Özel alan zorunluluğu kaldırılıyorsa ve özel okulların mantar gibi türemesine zemin hazırlandıysa ayrışmaya hizmet eden bir eğitim anlayışı ile karşı karşıya olduğumuzu görelim. Özel okulların özeli hizmet ve kaliteyi ifade ederken artık açılmalarını kolaylaştırmanın bir tek açıklaması olabilir. Kalite çok dert değil, yeter ki; devletin üzerindeki kambur gitsin, eğitim özelleşsin, görüşe hizmet edenlerin sayısı artsın. Sermaye nasılsa bizde.. Seyirci koltuklarınızdan kalkın, sahnedeki yerinizi alın. İnsanlar hak ettikleri gibi yönetilirler. Biri namusunuza göz koysa canınız pahasına karşı koyarsınız. Açlıktan ölecek olsanız harekete geçersiniz, ölmemek için… Şimdi ölmek ya da namusunu yitirmek dert değil mi diyorsunuz; yoksa her şey yolunda, keyfimiz tıkırında mı?.. Koltuk sevdası sade vatandaşa da sıçradı. Vatandaş, bir gün o seyirci koltuğundan kalkıp sahnedeki yerini alacak mı çok merak ediyorum. İzleyici olmaya devam, Donkişotlar adıma savaşsın, keyfim kaçmasın diyorsanız, birilerinin gölgesinde yaşamakta kul hakkına girer. Yeniden başlayabilmek için, kaybetmeyi beklemek zorunda değiliz... Yani ne kurdun dediğine bakalım, ne kuzunun gözüne... Bildiğimizi söyleyelim, bilmediğimizi okuyalım... Hiç olmazsa bir bilene soralım... Seslenelim insanlara... İçimizi boş bırakmayalım ki yankı yapmasın... Çok zorlanırsak belki, biraz susalım... Ama susarsak dönüşümüz muhteşem olsun. En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız… Lütfen, çevrenizde var olma savaşı veren insanları fark edin. Yaşamadan anlamayız, çırpınışların anlamını ama biraz daha duyarlı olun ve umut olmak için birilerine, umudunuzu yitirmeyi beklemeyin. Geçmişi unutmadan geleceğe aynı umutla bakabileceğimiz nice güzel yıllara…