Rüyaları neden gördüğümüzü tam olarak bilmesek de tarih boyunca insanların ilgisini çekmiştir. Bazı soylular ve hükümdarlar Antik Mısır’da papirüslere ve Sümerliler’de çivi yazısı ile rüyalarını kayıt altına almışlardır. Ülkemizde Çatalhöyük, Alacahöyük gibi yerleşik yaşantıya geçilen en eski ev örnekleri mevcuttur. Yapılan araştırmalarda insanlar ölülerini yaşadıkları odanın altına gömdükleri keşfedilmiştir. Bunu rüyalara bağlayanlar vardır. O devirde rüyalarında ölen yakınlarını gören insanlar kendileri ile iletişime geçilmeye çalışıldığını düşünmüşler. Ne kadar yakına gömersek o kadar fazla görürüz diye düşündüler herhâlde.
Psikanalist Sigmund Freud, rüyalara çok büyük anlam yüklemiştir. Terapi yaptığı hastalarının uzun uzun rüyalarını dinlemiş, notlar almış ve yaşadıkları psikolojik sıkıntının temelini ve çözümünü rüyalarda aramıştır. Freud’a göre; rüyaların amacı isteklerimizin doyurulmasıdır. Akşam tuzlu bir şeyler yersek gece rüyamızda sabaha kadar su içeriz. Diyet yaparken rüyamızda yasaklanan yiyecekleri yememiz gibi.
Freud aynı zamanda rüyaların bilinçaltımızın yansıması olduğunu söyler. Kendimize dahi itiraf edemediğimiz arzularımızın rüyalarımızda vücut bulduğunu söyler.
Bir diğer teoriye göre; rüyalar savunma mekanizmasıdır. Homo Sapiens ırkı yani ademoğulları olarak yaklaşık 200 bin yıldır dünyadayız ve yaşam serüvenimizin çoğu mağaralarda avcı-toplayıcı olarak yırtıcılardan kaçarak hayatta kalma çabasıyla geçmiştir. İnsan ırkı atlattığı buzul çağları ile neredeyse yok olmanın eşiğine gelmiştir. Şurada birkaç bin yıldır rahatız. Keyfimiz de pandemiyle kaçtı son yıllarda. İnsanoğlu hep yaşam mücadelesi verdi. Bu yüzden hayatta kalma mücadelesi insanın genlerine yani fıtratına işledi. Gündüz yaşayacağımız mücadeleler için gece rüyada prova yapmaktayız. Bu yüzden bir hayvan tarafından kovalanmak veya yüksekten düşmek evrensel rüyalardır. Çünkü atalarımız binlerce yıl yırtıcılar tarafından kovalanmış ve ağaçlara çıkarak paçayı kurtarmış. Yapılan çalışmalar riskli ortamlarda büyüyen, savaş görmüş, travmalar atlatmış çocukların; güvenli ortamda yaşayan çocuklara göre çok daha fazla rüyalar gördüğünü göstermekte. Bu rüyaların içeriği de korkutucu yani kâbus niteliğinde olmakta.
Aslında beyin düşünmeye ve bilgi işlemeye distopik bir dünyada, yani rüyalarda devam etmekte. Gün içerisinde yaşadıklarımızın değerlendirilmesi, gerekli bağlantıların kurulması gibi. Mendelev keşfettiği periyodik cetveli rüyasında görüp tasarladığını söyler. Kimyager Kekule bir gün rüyasında bir yılanın halka şeklide durarak kuyruğunu ısırdığını görüyor. Sonrasında üzerinde çalıştığı benzen molekülünün halkasal yapısını keşfediyor.
Tatlı rüyalar, sağlıkla kalın…
YORUMLAR